bugün

turk sair. döneminin garip ve toplumcu gerçekçi şiir akımlarına rağmen daha çok bağımsız bir söyleyiş özelliği gösterdi. çok sayıda radyo oyunu ve çevirileri de bulunmaktadır. beşiktaş semti insanıdır. bir süre yıldız teknik üniversitesi bünyesinde 'türkçe' okutmanlığı görevinde bulunmuştur.

(bkz: behçet necatigil şiir ödülü)
http://www.necatigil.com/
16 Nisan 1916 tarihinde istanbul'da doğdu. istanbul Yüksek Öğretmen Okulu'nu bitirdi (1940),Kars Lisesi'nde başladığı edebiyat öğretmenliğini istanbul Eğitim Enstitüsü'nde (1960-Ekim 1972) sona erdirdi. 13 Aralık 1979 tarihinde öldü, Zincirlikuyu Mezarlığı'nda gömülü.ilk şiiri lisede öğrenciyken, Varlık dergisinde çıkmıştı (Ekim 1935). Şiirde kırk yılını, doğumundan ölümüne, orta halli bir vatandaşın, birey olarak başından geçecek durumları hatırlatmaya; ev-aile-yakın çevre üçgeninde, gerçek ve hayal yaşantılarını iletmeye, duyurmaya harcadı. Arada biçim yenileştirmelerinden ötürü yadırgandığı da oldu, ama genellikle, eleştirmenler, onun için, tutarlı ve özel bir dünyası olan bir şair dediler.

ESERLERi
Şiir kitapları:
Kapalı çarşı (1945), Çevre (1951), Evler (1953), Eski Toprak (1956), Arada (1958), Dar Çağ (1960), Yaz Dönemi (1963), Divançe (1965), iki Başına Yürümek (1968), En/Cam (1970), Zebra (1973), Kareler Aklar (1975), Beyler (1978), Söyleriz (1980).Sevgilerde (1976) son üç kitabı dışında, öncekikitaplarından seçmelerdir.

Düzyazılarından bazılarını Bile/Yazdı (1979) kitabında topladı.

Almancadan çevirileri de olan Necatigil radyo oyunları da yazdı, bu alandaki çabalarını Yıldızlara Bakmak (iki oyun, 1965), Gece Aşevi (beş oyun, 1967), Üç turunçlar (altı oyun, 1970), Pencere (dört oyun, 1975), kitaplarında topladı.

Edebiyatımızda isimler Sözlüğü (1960) ile 220 Türk yazarından 750 roman, hikaye kitabı ve oyunun konu özetlerini veren Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü (1979), onun, öğretmenlik mesleğine ilişkin, ek çalışmalarıdır.

Eski Toprak ile 1957 Yeditepe Şiir Armağanı'nı Yaz Dönemi kitabıyla da Türk Dil Kurumu 1964 Şiir Ödülü'nü kazandı.Hilmi Yavuz ve Ali Tanyeri'nin hazırladığı Bütün Eserleri Cem yayınevi tarafından basıldı. (I, 1981; II-III, 1982; IV-V, 1983; VI, 1984; VII, 1985). Mektuplar'ı (1989) yayımlandı. Çeviri şiirleri Yalnızlık Bir Yağmura Benzer adlı kitapta toplandı (1984).

Bütün eserleri Yapı Kredi Yayınlarınca yeniden yayınlanıyor.Ölümünden sonra ailesi tarafından konulan Necatigil Şiir Ödülü 1980'den beri verilmektedir.
SEVGiLERDE

Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçecegi aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı.

Behçet Necatigil
--spoiler--
ben kendini kendisi ve çevresinden uzakta tutabilen, sadece kelimelerin saltanat ve sefasını sürmek isteyen sanatçıları her zaman yadırgamışımdır. usta şair iseler hayranlık duymuş, ama hiçbir zaman içten sevememişimdir. bu şelikde, kendimi ve zamanımı hiçe sayan bir sanatçı olmaktansa, eserlerinde çağından kopmamış, çağının gölgesini satırlarda sürüklemiş bir sıra adamı olmayı tercih ederim. Mallerme'nin sözü doğru tabi; şiir duygulardan değil, kelimelerden doğar. ama seçtiği kelimelere şair kendinden ötede, uzakta, bağımsız; gündelik yaşantılarından, saplantılarından kopmuş, boşlukta bir dünyayı değil; katıldığı, çekim alanı içinde bulunduğu şeyleri koyacaktır. şairin sadece bir hüner olduğunu sanmıyorum.
--spoiler-- *
SOLGUN BiR GÜL DOKUNUNCA

Çoklarından düşüyor da bunca
Görmüyor gelip geçenler
Eğilip alıyorum
Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ya büyük şehirlerin birinde
Geziniyor kalabalık duraklarda
Ya yurdun uzak bir yerinde
Kahve, otel köşesinde
Nereye gitse bu akşam vakti
Ellerini ceplerine sokuyor
Sigaralar, kâğıtlar
Arasından kayıyor usulca
Eğilip alıyorum, kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ya da yalnız bir kızın
Sildiği dudak boyasında
Eşiğinde yine yorgun gecenin
Başını yastıklara koyunca.

Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor
En çok güz ayları ve yağmur yağınca
Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda.
Uzanıp alıyorum kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda
Akşamlara gerili ağlara takılıyor
Yaralı hayvanlar gibi soluyor
Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor
Yollar, ya da anılar boyunca.

Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece
Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam
Solgun bir gül oluyor dokununca.
türk şiirinin önemli kalemlerinden birisidir.ayrıca kabataş erkek lisesinde edebiyat öğretmenliği de yapmıştır.
bayram ziyareti

gidecek yeri olmayan biri
aslanları görmeye gitti.

aslanlar taştan
o bir insan
nasıl anlaşırlar?

anlaştılar.
gizli sevda

hani bir sevgilin vardı
yedi sekiz sene önce,
dün yolda rasladım
sevindi beni görünce.

sokakta ayaküstü
konuştuk ordan burdan,
evlenmiş, çocukları olmuş
bir kız bir oğlan.

seni sordu
hiç değişmedi, dedim
bildiğin gibi..
anlıyordu.

mesutmuş, kocasını seviyormuş,
kendilerininmiş evleri...
bir suçlu gibi ezik,
sana yalan söyledi.
akşam şiiri

birden hatırlarsın,
o da seni-birden bazan:
nerde, ne yapar şimdi
parlar bir özlem anılar arasından.

bu akşam ne garip sözcük
sanki ilk duydum, yadırgıyorum:
akşam. bilmem bulur muyum
yollara baksam?

söner yangın birazdan
yatışır özlem.
bir gün karşılaşırız
bir gün, bir yarım akşam.
sık sık beşiktaş çarşısında rastlanırdı necatigil' e. birinci sigarasını asla ağzından düşürmezdi, serserilerle sohbet eder, çocuklarla şakalaşır, sürekli şiir yazardı.
şiirlerinin buhranla dolu gecelerde, kabuslarının sözcüsü olduğunu dile getirendir. onun şiirlerinde mutluluk pırıltılarının üstü kapalıdır. *
şair hakkında yazılmış üç kitabın değerlendirme yazısı için:
http://www.zaman.com.tr/w...tr/yazar.do?yazino=485119
"ya ümitsizsiniz, ya da ümit sizsiniz. ya çaresizsiniz, ya da çare sizsiniz."
behçet necatigil
16 Nisan 1916'da istanbul'da doğdu. 13 Aralık 1979'da istanbul'da yaşamını yitirdi. Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. istanbul Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Kars, Zonguldak liseleriyle istanbul Kabataş Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. istanbul Eğitim Enstitüsü'nde edebiyat dersleri verdi. "Gece ve Yas" isimli ilk şiiri lise öğrenciliği yıllarında 1835'te Varlık Dergisi'nde yayınlandı. Ardından Yenilik, Yeditepe, Türk Dili, Yeni Dergi, Yeni Edebiyat, Cumhuriyet gibi dergi ve gazetelerde çıkan şiirleriyle tanındı. Sekizi Knut Hamsun olmak üzere otuza yakın kitap çevirdi. Radyo oyunları yazdı, edebiyat tarihiyle ilgili çalışmalar yaptı. ilk şiir kitapları "Kapalıçarşı" (1945), "Çevre"nin (1951) ardından yayınlanan "Evler"de (1953) divan ve halk şiirlerini sıcak bir lirizmle bir araya getirdiği şiirleri yer alır. Ölümünden sonra ailesi tarafından konulan Necatigil Şiir Ödülü 1980'den beri veriliyor.
önde gelen şiirleri;

GiZLi SEVDA
SOLGUN BiR GÜL DOKUNUNCA
TATiL
iNCiR YAPRAKLARI
KORKU ÇiÇEKLERi
NERDE NEDEN
YiNE
DONMUŞ DALLARDA ÇiÇEK
KARANTiNA
DÖNME DOLAP
PARILTI
ŞiiR DÖLLEMESi
SEMENDER
AŞK DUYARLIĞI
ÇAĞIN TANIĞI OLMAK
SEVGiLERDE
ASTAR
VARYETE
YAY
KiRLi SORU
Cumhuriyet döneminin önde gelen şairlerindendir. içe kapanık bir kişilik olduğu söylenir. Belki de bu nedenle şiirlerinde ev teması önemli bir yer tutar. Ev içleri, odalar, içten içe bir yalnızlık hissi kendini belli eder. Necatigil ulusal kültür ve onun mirasından yararlanır. Şiirleri kültürel özle iç içedir. Kendisinden sonra gelen bazı şairleri de etkilemiştir.
Necatigil aynı zamanda iyi bir çevirmendir. Almancadan yaptığı Rilke, Hamsun çevirileri ilk akla gelenlerdir. Şahsi kütüphanesi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen edebiyat fakültesi'ndedir. Binlerce kitaplık arşiv eşinin isteğiyle bağışlanmıştır. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Necatigil'e imzaladığı "şiirler" kitabında aynen şunlar yazar: "Has Şair necatigil'e sevgilerimle" Bu kitap da üniversite'nin kütüphanesindedir.
Ne yazmamış ki.

Ne peygamber, ne de çan çiçekleri
Ne de buhurumeryem;
Hep korku çiçekleri
Oldu saksılarımızı süsleyen.

Ürkek bezgin baktığımız göklerden
Yarınlara güvendi umduğumuz.
Çocuklar, evler ve ekmek...
Ama mutlu muyuz?

Zehirli, yeşerirse toprakta
Bir tohum, içtiği baldırlardan
Açar korku çiçekleri, yozlaşmış tür.
Bizden geçmiştir.

Vardığımız her çizgi bir duvar kesildi
Kaygan küfler aşamayınca.
Ve ne olur bilirsin
Ve güzeldir dünya...
Yaşamayınca!

(Korku çiçekleri)
Filigran

Kimi kâğıtlar
Aydınlığa tutsanız
Çizgi, resim, bir şekil.
Ya da gizli mürekkeple yazılmış
Boş görünen sayfa
Okunur ısıya yaklaştırınca.
`Kimi şiirler
Okunur arkasında
Kendi ateşiniz varsa`
uzayacaga benzer tutustugumuz lades
isi gucu birakip mesarliga nazir bi eve tasindim
Ölüm, sen beni aldatamazsin. aklimda!
b.necatigil bunu yazdiginda 26 yasindaydi. 37 yil sureyle olume hep lades dedi.
"anlamını, gizliliğini ilk bakışta gözler önüne dökmek istemeyen, tanındıkça, yakınlaştıkça sevilen şiirleri de şairi gibidir. onun için yaşam bir yüktü, kaldırıp atılması kişinin elinde olmayan bir baş belası gibiydi. belki de geçip giden, akıp kaybolan bir düştü:

bir gün gelir şahit ister
bu yollardan geçtiğine

diyebilen bir adamdı behçet". böyle yazmış bir dostu onun hakkında sanırım yıl 1951.

behçet necatigil öldü diyorlar, öldü mü dersiniz? sesini hala duyuyoruz, dizeleri yeni yazılmış gibi... böyle birini nasıl ölmüş sayabiliriz? eğer necatigil'in şiir dünyasına girmişseniz onun gerçek yaşamının gizlerini az çok sezmişsinizdir. benim necatigil'le ilk karşılaşmam onun 1954 yılında yazmış olduğu saklı su adlı şiiriyle olmuştur.

ürperen yaralara çıplak
havaların değmesi.
acır.
korkunuz nerdeyse
bir şey söylenecek, bir şey sorulacaktır.

sekiz sokak önceden sezmeniz
adımlar yöneldi,
bir daralış gönlünüzde,ortalık karardı.

anla sıkıntımı geç git dost,
nedendir sorma.
gür bitkiler altında bir benim için akar
alıngan, onurlu
istemez görsünler saklı su.
şimdi değil sonra

Ürperen sokakları süpüren tipide
Yürürken hızlı
Şimdi değil sonra
Vurur yüzünüze aralık kapımdan
Bir garip yaz sıcaklığı.

Bir an durursunuz beklemiyor gibi bunu
içeriye girseniz
Şimdi değil sonra
Yaşamak telâşı çekip götürür sizi
Esen soğuk rüzgârda.

Şimdi değil sonra
Bakarsınız yaşamak bir gün bırakıverir
Sizi benim yollara.
Bir zamanlar kayıtsız önünden geçtiğiniz
Eski kapı
Çıkar sisler içinden karşınıza açık.
Sahi
içerde
Sizin de
Hayatınız vardı.

Ve ancak o zaman anlarsınız
Yıllar önce gösterdiğimi kışı.

Yazdı
Şimdi değil sonra.
SiSLER iÇiNDE iNSANLAR

Bir büyük kır bu dünya:
Gece vakti ıssız kır cin peri.
Bir baş uzanır gibi karanlıktan,
Gün ortası biri selam verip geçer,
Düşünürüm kimdi.

Tenha sokaklarda giderken yalnız,
Durdurur bir başkası beni dalgınlığımda;
Sallanır iki el, anlatır bir ağız,
Kırık dökük sözler kalır akılmda:
- Görüşelim, siz şimdi nerdesiniz?

Sisler içinde insanlar, çoğu yakınken uzak;
Bir yerden tanıyorum, ama nerden?
Ardından bakarım, köşeyi döndü mü yok:
Bir yarım rüzgar değer gider yüzüme
Eski bahçelerden.

Uykuların eşiğinde aynı şey:
Yılların ötesinden biri
Sisler içinde seslenir: -Hatırla!
Gölgeler gibi erir uzatsam ellerimi,
Buğularda.

Sisler içinde insanlar, gün ortası, geceleyin;
Hangisi gerçek, hangisi düş, şaşırdım.
Daha demin vardı, şimdi birdenbire yok
Issız bir kır akşamı
Bu benim yaşadığım.
Ve susmak
Bir denizin çekildiği
Bir rüzgarın kesildiği
Anlaşılınca

Boştur konuşmak
ilk iskele
Kurtuluş
Yanaşılınca

Ne selam, ne veda
Felaket bir vapur
Çık hemen
Bir yağmur serin, ince.
zorluklar varsa arada, insansın!
engellere harcanmayan güçler ne güne,
dayat ki, yaşadığını anlayasın!

gibi umutları yeşerten dizeleri sahiptir.
GiZLi SEVDA

Hani bir sevgilin vardı
Yedi-sekiz sene önce
Dün yolda rastladım
Sevindi beni görünce

Sokakta ayaküstü
Konuştuk ordan-burdan
Evlenmiş, çocukları olmuş
Bir kız, bir oğlan

Seni sordu
Hiç değişmedi dedim
Bildiğin gibi
Anlıyordu

Mesutmuş, kocasını seviyormuş
Kendilerininmiş evleri
Bir suçlu gibi ezik
Sana selam söyledi.
nerden niçin mi geldim
bilmeden bir şey diyemem
ya siz?
hem hiç önemli değil.
geldim, yer açtılar, oturdum
girip çıkanlar vardı
zaten ben geldiğimde...
behçet necatigil
seni yaşamak

seni her özlediğimde sevgilim,
gökyüzüne bakıyorum;
göğün mavisinde gözlerini görüyorum çünkü.
seni her özlediğimde bir tanem,
denizlere bakıyorum.
ufuğa bakınca mucizeni görüyorum çünkü.
seni her özlediğimde bir tanem,
kuşlara bakıyorum.
o kanatlardaki özgürlüğünü görüyorum çünkü.
ve aşkım, seni her özlediğimde,
adında isyan ediyorum.
seni özlemek istemiyorum ben,
ben seni yaşamak istiyorum,
seni her özlediğimde sana bakmak istiyorum
ve seni sende görmek sadece