bugün

duyulduğunda insani komaya sokan fıkralardır.

becky ve sam 50´nci evlilik yıldönümlerini kutluyorlardı.
sam birden soruverdi: "sevgilim, bu elli yıl içinde beni hiç aldattın mı?.."
"o da nereden çıktı?" diye sinirlendi becky.
"cevabı da öğrenmek istemezsin herhalde ?.."
"isterim" dedi sam..
"lütfen anlat, ne olur?..
" "madem öyle" dedi becky, "üç kez aldattım seni.."

"üç kez öyle mi?.. kimlerdi onlar?.." "ilki" diye anlatmaya başladı becky,

"hani sen 30 yaşındaydın ve kendi diş kliniğini kurmak istiyordun ama hiçbir banka sana kredi açmıyordu. sonra bir banka yöneticisi eve geldi, hiçbir şey sormadan tüm kağıtları imzaladı ve sen en modern araçları etirebildin."

"ooo becky.. benim için kendini feda ettin ha.. benim sevgili karım!.. peki ikincisi.."

"hani 50 yaşında felaket bir kalp krizi geçirmiştin.. çok kritik bir bye-pass ameliyatı geçirmen gerekiyordu da, hiçbir doktor sana el süremiyordu.. her an ölebilirdin. o sırada dr. bakey onca yoldan kalktı geldi. ameliyatını yaptı, seni hayata döndürdü.."

"ah benim sevgili karım.. hayatımıkurtarmak için kendini bir kez daha feda ettin öyle mi?.. hiç kimsenin böyle harika bir eşi olamaz. böyle bir şey yapman beni ne kadar sevdiğini gösterir.üçüncü peki?.."

"hatırlıyor musun, yıllar önce diş hekimleri odası başkanı olmayı fena halde istiyordun ve 47 oyun eksikti?.."
oldukça seçkin görünüşlü bir bayan uçakla isviçreden dönmekteydi.

yanında oturmakta olan rahibe "özür dilerim peder, sizden bir iyilikisteyebilir miyim?" diye sordu.

rahip "elbette kızım, senin için ne yapabilirim?" diye cevapladı.

kadın açıkladı: "işte problemim; kendime yeni bir epilasyon aleti
aldım ve buna oldukça yüklü bir para saydım. sanırım limitlerin oldukça
üzerine çıktı ve gümrükte elimden alırlar diye korkuyorum. acaba
gümrükten geçişte bunu cübbenizin altına saklayabilir misiniz?"

rahip "tabi ki yapabilirim evladım ama biliyorsunuz ki ben
yalan söyleyemem." diye yanıtladı

kadın "çok temiz ve dürüst bir yüz ifadeniz var peder, eminim
ki size soru filan sormazlar" dedi ve pahalı epilasyon aletini pedere
verdi.

uçak havaalanına vardı. peder gümrükten geçeceği sırada görevli "peder, bildireceğiniz herhangi bir yükünüz var mı?" diye sordu.

bunun üzerine peder "başımdan kuşağıma kadarki bölümde açıklayacağım herhangi birşey yok, evladım" dedi

bu yanıtı garip bulan görevli "peki kuşağınızın altında kalan bölümde
neyiniz var?" diye sordu.

peder yanıtladı:
"kadınların kullanımı için dizayn edilmiş mükemmel, küçük bir alet
var, ancak şimdiye kadar hiç kullanılmadı!!"

görevli kahkahadan kırılarak: "tamam peder geçebilirsin, sıradaki!.."
(bkz: yaran fıkralar)
amerika'da zencinin biri pasaportunu kaybetmis. tam da turkiye'ye tatile gidecegi gun. aksilik bu ya...
uçagi kaciracak, kara kara düsünürken yolda bir pasaport bulmasin mi ?!..
hemen almis yerden, bir bakmis ki leanardo di caprio'nun pasaportu.. "ne olursa olsun" demis ve sansini denemeye karar vermis.
çikarmis leonardo'nun fotografini, kendi fotografini yapistirmis.. uçmus türkiye'ye.
atatürk hava limaninda görevli gümrük memurunun karsisina geçmis.. kim olabilir memur.. tabi ki temel... :-)
almis pasaportu eline temel adamin ismine bakmis :
''leonardo di caprio", fotografa bakmis, bir zenci.
adama bakmis ayni zenci... bir kaç saskin bakistan sonra
temel obur masaya seslenmis,
ula cemal, bu titanik batmis miydi, yanmis miydi?"
4 rahibe ölmüs ve cennet cehennem sınırında sorgulamaya alınmışlar. Sorgulama meleği demiş; " şimdi herkes sırayla dünyadayken işledigi en büyük günahı anlatsın. Sakın atmayın! tespit ederiz. 1. rahibe ben hayattayken bir kere penise dokunmustum parmağımın ucuyla demiş. melek hangi parmağınla diyince, sağ elinin isaret parmağını göstermiş. Melek: "Tamam yavrum şimdi git ve günahı işlediğin o parmağı, yan taraftaki kutsal suya sokarak, arın günahlarından demiş." 2. Rahibe "ben hayattayken bir kere penis tutmuştum Melek: hangi elinle demiş? Sag elini kaldırmış 2.rahibe, melek de ona gidip o elini yandaki kutsal suya sokarak günahlarından arınmasını ögütlemiş. Bu sırada 3. rahibeyle 4. rahibe aralarında fısıldaşıyolarmış. Sonra aniden yer değiştirmişler. Sorgulama meleği bunu farkederek: "Bir dakika ne oluyor, siz niye yer değiştirdiniz" ? diye sorunca daha önce 4. sırada olup 3. sıradakiyle yer değiştiren rahibe: " izin verirseniz, arkadaş kutsal suya g.tünü sokmadan ben bi ağzımı çalkalayıp çıkayım efendim...
başlık anlamına bakarak tanım yapacak olursak, bok gibi olan fıkralardır.

"akla ziyan" iğrenç, kötü için kullanılır. "akla zarar" muhteşem, harika için kullanılır. yaa yaa...
beyni tokatlayan fıkralardır.
şapşapşap.

misal,
adamın biri dişçiye gider,
- ne şikayetiniz var?
* kendimi sivrisinek sanıyorum doktor.
- bi psikyatriste git kardeşim o zaman buraya niye geldin?
* ışık açıktı ondan geldim.

babababa....

bu fıkrayı iki defa dinlemek kabızlığa, bir defa okumuş olmak bile geçici unutkanlığa, disasyona sebep olur. nerden baksan zarar ziyan.
dinlediğim güne nalet olsun.
Temel çok güzel bir rus kadınıyla evlenen Dursun'un karısına kafayı takmış. Ne yapsam da bu kadınla birlikte olsam ? diye içi içini yiyormuş. Bir gün temel dayanamayıp Eva'nın yanına gitmiş:

Temel: Senden çok hoşlandım seninle birlikte olmak istiyorum.
Eva: Hay hay, neden olmasın ama 100 dolarını alırım müsait olunca ben seni ararım gelirsin.

Ertesi gün eva, Dursun işe gittikten sonra temeli aramış.

Eva: 100 doların hazırsa hemen gel demiş:
Temel: Hazır hazır, hemen geliyorum.

Temel 100 dolari Eva'ya verdikten sonra işi bitirmişler ve Temel evden çıkıp gitmiş. Akşam dursun eve geldiğinde:

Dursun: Hanım temel bugün buraya geldi mi ?
Eva: Şeeeyyy geelldii...
Dursun: Peki sana 100 dolar verdimi
Eva: Şeyyy dursunnnn verdii ama dinlee beni bii
Dursun: Temel sabah koştur koştur yanıma geldi " Dursun bana acil 100 dolar lazım öğleden sonra size uğrar yengeye bırakırım" dedi. Ulan bu temel çok dürüst adam ya.
nasrettin hoca artık büyüyen oğluna insanları ve çevreyi öğretmek üzere yanına alıp pazara doğru yola çıkmış. kendisi eşeğe binmiş oğlu yuları tutmuş bir vaziyette pazarın yolunu tutmuşlar. hocayı bu halde gören birkaç kişi “vay gerizekalı herif! kendi eşeğe kurulmuş ta el kadar bebeyi yaya bırakmış. tüh yazıklar olsun. nalet olsun bunlara” demiş. durumu anlayan hoca hemen eşekten inmiş. bu sefer oğlu eşeğe binmiş kendi yuları tutmuş. az sonra karşılarına çıkan kuru kalabalık aidiyetli iki avanak yorumu yapıştırmış. “bu zamane gençlerinde hiç insaf kalmadı, yahu! gencecik oğlan eşeğe kurulmuş. yaşlı başlı adam yaya kalmış. yazıklar olsun!” hoca hemen kendini de eşeğe bindirmiş. baba oğul eşeğe binip yollarına devam etmişler. az ilerde karşılaştıkları iki gereksiz veretmiş ayarı. “ulan ne insafsız insanlar var be. iki hayvan kadar herif bir sıska eşeğe yüklenmiş. yazık. yazık.” hoca hemen oğlunu da alıp eşekten inmiş. baba oğul yaya yanlarına eşeği alıp yollarına devam etmişler. pazara varmalarına yakın dengesizin önde gideni iki beyinsiz veretmiş zılgıtı. “ulan ne gerizekalılar var be! iki salak yanlarında boş bir eşekle yola çıkmışta hiçbiri eşeğe binmeyi akıl edememiş.” hoca artık dayanamamış ve oğluna dönüp şöyle demiş: “görüyorsun ya oğul. ne yapsak ne etsek, nasıl davransak ta bu gerzeklere bir türlü yaranamadık. suratına attırdığım amcıkların ağızları torba değil ki büzesin. bre bırak dağınık kalsın. kafamıza göre takılalım.” diyerek veretmiş “nas” ı veretmiş “felak” ı..