bugün

yanında götürdüğün adamlara;
- kusura bakmayın, onların mahallesiymiş bilmiyordum. gibisinden açıklamalar gerektirir.
Yiyenlerin bir daha adam toplamaya teşebbüs edemeyeceği dayaktır. Kavga olayını kafandan bitirmişlerdir artık.
karşı tarafındaha fazla adam toplamış olması ihtimali.
(bkz: tellioğulları)
kavga alanına girdiğinde 30 kişiden kimse kalmaması sonucu yaşanan hazin son.
başıma gelendir. bizden 3 yaş küçük çocuklardan yemiştik hem de. lise yıllarımın en komik anıları içine de girmiştir.
el yumruğu yemeyen, kendininkini balyoz zannedermiş...
merhaba arkadaşlar kanalıma hoşgeldiniz.

şimdi sizlere yediğim ilk dayağı anlatacağım.

evet dayak yedik belki ama asil ve delikanlı bir şekilde yedik.

sene sanırım 1989, 88 de olabilir, ama 90 değil.
orta 2. sınıftayım(şimdiki karşılığı 7. sınıf)

bizim sınıfta nagehan diye bir kız var.
bak allah için güzel kızdı nagehan...
üstelik çalışkan bir kız, hatta sınıfın en çalışkan öğrencisi.

kızcağız çalışkan olduğu için bizim sınıftakiler onu kızdırıyorlar, hatta ismini yanlış söylüyor "nargihan" diyorlardı kızcağıza.

koca sınıfta bir tek ben "nagehan" diye doğru telaffuz ediyordum kızın ismini. ben ona nagehan dedikçe de onun gözlerinin içi gülüyor, yanakları al al oluyordu.

yarım dönem içinde nagehan ile aramızda bir çekim oluşmuştu. sınıfta hiçbir erkekle konuşmayan nagehan bana selam veriyor, benimle konuşuyordu.

artık buna evrenin bir mesajı mı dersiniz, allah'ın bir hikmeti mi dersiniz ne dersiniz bilmem ama nagehan ve benim aramızda oluşmaya başlayan bu enerji, türkçe hocamızın da dikkatini çekmiş olacak ki bize ortak ödev verdi.
bu ödevi tamamlamamız için de 15 gün vakit verdi bize.

tabi biz nagehan'la ödevimizi zamanında ve eksiksiz teslim edebilmek için teneffüslerde bile birlikte olmaya başlamıştık artık.
ödev benim için önemli değildi, ama ödevden 99 alsak nagehan ağlardı ve ben buna dayanamazdım.

o yüzden manita bulan her erkeğin yapacağı en büyük yavşaklığı yaparak arkadaşlarımı sattım.

teneffüs oluyordu, maç oynamaya çağırıyorlardı, ama biz sınıfta nagehan'la ders yapıyorduk.

neyse, böyle böyle 1 hafta geçmişti ki nagehan'ın abisi alparslan bir teneffüste bizim sınıfa geldi.

alparslan lise 3'e gidiyordu, son senesiydi. bizim okulumuz hem lise, hem ortaokul olarak hizmet veriyordu.

benim sürekli nagehan'la dolaştığımı gören birtakım dış minnaklar gidip nagehan'ın abisine beni ispiklemişler, "alparslan abi, tengir diye bir eleman var, senin bacını seviyor" demişlerdi.

neyse, ertesi teneffüste alparslan abi beni tuvalette yakaladı, "kardeşimden uzak dur ağzını burnunu kırarım lan senin" diye beni tehdit etti.

tabi biz de kendi çapımızda efeyiz amına koyayım, tuvalet kalabalık, kendime posta koydurur muyum ben ulen?

"ne diyon lan sen" dedim, o an benim yüzüme tokatla bastırarak beni ittirdi, arkadaşlar hemen araya girdiler, ben de "erkeksen gel lan çıkışa arkadaşlarınla" diyerek kendisini düelloya davet ettim.

"tamam lan, çıkışta sakın kaçma gör bak napıcam ben sana" diye diye uzaklaştı...

neyse, çıkışa daha 3 ders var, 2 de teneffüs.
ben hemen adam toplamaya başladım.

bizim sınıftan 5-6 arkadaş, "tamam aga geliriz tabi amına koruz onun sen rahat ol" diye bana güven verdiler, 4-5 arkadaş da "ya aga bizim otobüsümüz kaçar, yoksa gelirdik ama otobüs var, otobüsü kaçırmayalım" dediler.

ertesi teneffüs ben aynı okulda olduğumuz ve yaşça benden büyük olan mahalleden birkaç abinin yanına giderek onları da benim yanımda çıkışta kavga etmeye çağırdım.

aynı mahallede olduğumuz lise 1'e giden servet abi vardı, "olm, o alparslan tam bir bela, yarra yedin ha ben diyeyim" diyerek çok büyük morel verdi bana.
benden bir yaş büyük bir arkadaşım vardı barış diye, ama mert çocuk, "tamam olm ben gelirim çıkışta birkaç arkadaşla" dedi.

neyse, o son ders hiç geçmesin istiyordum, ama hayatımda su gibi akıp giden tek ders o ders oldu resmen.

çıkış zili çaldı. biz yaklaşık 10 kişi falandık, okul çıkış kapısına geldik, alparslan abi ile buluştuk, bana "karşıdaki parka gelin" dedi.

"tamam" diyerek okulun karşısındaki parka gittik.

parkın kapısına geldiğimizde yanımda bir tek bizim sınıftan musa ve mahalleden arkadaşım barış vardı.

karşı taraf ise 5 kişi gelmişlerdi.
hepsi de lise 3 amına koduklarım...

bizi parkın arka tarafına doğru çektiler. bu arada alparslan'ın yanındakilerden biri barış'ın tanıdığıymış, barış'ı "git buradan arada sen de dayak yeme" diyerek oradan kovmuş.

musa ve ben yalnız 2 kişi kalmıştık.

karşıda bizden hem yaşça hem siklet olarak 4-5 yaş büyük rakiplerimiz vardı.

ben o an hemen kafayı çalıştırdım, dedim ki; "biz 2 kişiyiz, siz 5 kişisiniz siz bizden güçlüsünüz, böyle kavga olmaz" diyerek işten sıyrılmaya çalıştım.

alparslan abi de "madem teke tek kavga ederiz" diyerek son derece güzel bir çözüm üretti.

musa'yı kenara oturttular.

alparslan abi ve ben teke tek kavga edecektik.
artık tek başımaydım.

"ulan tengir, yapacak bir şey yok, artık allah ne verdiyse giriş" diyerek ilk hamleyi yaptım.

ilk hamleyi yapar yapmaz ilk yumruğu yedim, sonra alparslan abi benim boynumdan tutup yere çaldı.
ben yerden kalktım yeniden saldırdım, bir yumruk daha yedim, sonra bir yumruk daha, ama arada iki nefis tekme atmayı başardım, bir de benim dirseğim alparslan abi'nin yüzüne gelmişti, yanağı kanıyordu.

antik roma'da arena'da olsaydık ilk kanı ben akıttığım için galiptim, ama malesef antik roma'da değildik.

derken bu esnada parkın yanından geçen iki amca bizim kavga ettiğimizi görerek ayırmak için koşmaya başladılar.
onlar bize doğru gelirken alparslan'ın kenarda oturan 4 yavşak arkadaşı alparslan'ın yüzünün kanadığını görünce musa'ya ve bana giriştiler. amcalar gelene kadar yere kapandık ve seri şekilde tekmelendik.
allahtan amcalar çabuk yetiştiler de bunlar parktan kaçarak uzaklaştılar...

musa delikanlı çocuktu.
o gün parkta benimle birlikte bir güzel dayak yedi, kaçmadı...

akşam eve geldim. annem benim yırtılmış üstümü ve hırpalanmış yüzümü görünce çığlık attı, deliye döndü, derken babam geldi, annem başladı "oğlumu dövmüşler" diye yeniden feryat etmeye.

babam yüzüme baktı, bana baktı, "nasılsın" diye sordu, sonra bağıran anneme dönerek "olur öyle" dedi.

neyse, annem beni ertesi gün okula yollamadı tabi.
sonra ertesi gün okula gittim. yüzümde hala kavganın izleri vardı.

tabi musa herkese anlatmış neler olduğunu. dayak yemişim ama ezilmemişim.
sınıfta havam binbeşyüz...
o hava ile gözlerim nagehan'ı aradı sınıfta, nagehan gözlerini kaçırdı benden.

derken ders bitti, teneffüs oldu.

nagehan kitap ve defterini alıp yanıma geldi. "özür dilerim" diyerek abisinin vurduğu yanağıma bir öpücük kondurdu...

işte bundan tam 33 sene önce yanağıma kondurulan o öpücük sonrası o gün bugündür hovardalık peşimi bırakmadı...

bu da böyle bir anımdır...