bugün

Suçu eğitimsizliğe mi verirsiniz yoksa evrimsel sürecin doğal işleyişine mi bilemem. Şu bir gerçek ki insanların çoğu (ben ve sen de dahil) "dozunda" sevinmeyi, üzülmeyi, şaşırmayı, küsmeyi ve barışmayı bilmiyor/bilmiyoruz. Duyguları ve tavırları tadında yaşamayı bir türlü beceremiyoruz dostlar.

Çoğumuz, sevinirken etrafa verdiğimiz rahatsızlığın farkında değiliz. Gülmek ile böğürmeyi birbirinden ayıramayanlarımız var. Sevincini, tepinerek gösteren beygirler var... Çevresinde ki herkesi, kendisi gibi o an mutlu zanneden bencillerimiz var... Var oğlu var işte.

Hele üzülmelerimize, ağlamalarımıza ne demeli. Basit meseleler için üstünü başını parlayanlar, kendisini yerlere atanlar, beş kuruş için dünyayı sevdiklerine ve çevresine zehir edenler...

Son yıllarda "şaşırma" duygusuna da şaşırıp kalır olduk. Nasıl bir ortamda bulunduğunu hesaba katmadan "ohaaaa" diye höykürenler, ağzından tükrükler saça saça "çüşşş" diye bağıranlar ve bu soytarılıkları "şaşkınlık" ifadesi olarak etrafa yansıtanlar.

Küsenlere bir bakın, anında "kanlı" oluveriyorlar. Ağza alınmayacak sözler, akla gelmeyecek tuzaklar birbirini izliyor. Barışanların hali ise daha mide bulandırıcı! Dün en ağır hakaretleri ettiği kişiyle bugün can ciğer kuzu sarması oluveren omurgasızları diyorum..!

Özetle; sevinmeyi, üzülmeyi, şaşırmayı, küsmeyi, barışmayı beceremiyoruz... yani insanca "yaşamayı" beceremiyoruz dostlar..

işte tam da burada "abartma artık" diyorum şu duygularının dozunu ayarlayamayan ayarsızlara.

Abartma artık! Yerinde ve zamanında kullanıldığında "şamar" etkisi yaratan uyarı sözüdür.