bugün

umut sarikaya 'nin karikaturleri okunarak da fikir edinilebilecek durum.
taso yüzünden kavgaya kadar gidebilen tartışmaları yaşayabilmektir.*
silgi tozlarını biriktirip silgi yapmaya çalışmaktır.
binalara torpil atıp saklanmaktır.
kızkaçıran ile mahallenin kızlarını korkutmaktır.*
çimene gidip maç yapmaktır.
bahçelerden araklanan mısırı köz yapmaktır.*
ödevleri yaptıktan sonra bahçeye çıkmak için can atmak, ip atlamak, eti puf alıp yumuşak kısımlarını yedikten sonra sert bisküvisini anneye vermek, taso manyağı olmak, edi büdü, kurabiye canavarı, minik kuş gibi tiplerin olduğu bir mahallede yaşamayı istemek, 23 nisanda elde bayrakla hava yağmurlu da olsa bayrama gitmek, ramazan da iftar saatini camdan cami ışığını görerek açmak, okul dönüşünde cips dondurma manyağı olmak, çılgın bediş, mükü hayranı olmak, hafta sonunda sırayla banyo yapmak, kış gecelerinde sulu portakal yemek kabuklarını sobada yakmak, bizimkiler, ferhunde hanımlar izlemek, zorla 9 da yatağa girmek, sakızdan çıkan dövmeleri yatağa dolaba yapıştırmak anneden azarı yemek, bütün bunlar gerçekten güzel çocukluk günleridir. asla geri gelmeyecek.
iki litrelik cam şişede kola alıp, bittikten sonra iade etmek ve şişe parası almak,

mahalle bakkalında, cam fanus içinde kurabiyeler satıldığını hatırlamak,

futbolcu kartları ve taso fenomenini birebir yaşamak,

susam sokağı izleyerek daha o yaşta, o akılla bile bunalıma girmektir.
(bkz: bizimkiler)
(bkz: tom and jerry)
(bkz: disney s recess)
deliler gibi taso oynamak, biriktirmek, tasoyu alıp cipsi bir kenara atmaktır. arkadaşları kepmek, tüm tasolara sahip olmak hayatın amacıdır o yıllarda.

pokemon'un bütün bölümlerini izlemek, yaşamaktır. bunun için camdan atlayan bile oldu, esefle kınadık zavallıyı, üzüldük.

power rangers manyağı olmaktır. büyüyünce o rezaleti nasıl heyecanla izlediğimize hayret etmektir.

walkman dinlemektir. kaset dinlemektir. mp3 dinlemek sadece bilgisayarı, winamp'ı ve interneti olan şanslı kesimin lüksüydü ve o zamanlar p2p programları yoktu.

56k dial-up interneti olup da hava atmaktır. ne büyük lükstü o zamanlar, şimdi ise lanet. adsl çıktı ya.
(bkz: parliament sinema kulübü pazar gecesi sineması)
(bkz: iner misin çıkar mısın)
(bkz: çarkıfelek)
bir de;
(bkz: haliç in lağım kokması)
ayrıca;
oya-bora
number one tv'nin uyduya geçmediği ve kaliteli yayın yaptığı zamanlar.
the offspring'in pretty fly şarkısı.
*
- star tv'de ninja kaplumbağalar'ı izlemek.
- içinde taso bulmak uğruna cips paketlerini avuçlamak.
- atari salonuna gitmek için anneden para istemek. *
- internetin "i"sini bilmemek. bırak interneti bilgisayarın "b"sini bilmemek. *
- kırmızı noktalı filmler ve tutti frutti izlemek. *

susam sokağındaki kurabiye canavarı. bizimkiler dizisindeki davutun buynuzunu kırarım iblis lafı.
şimdiki çocuklardan aslında daha şanslı olmaktır. hemen hemen hepsi sınavlar-internet-cep telefonu-alışveriş merkezi dörtlüsü içindeyken bizler top peşinde, bisiklet sürmekle, tv başında , atari salonlarında geçirirdik. daha aklıma gelmeyen bir çok yön vardı zaman geçirmek için. şimdilerde dışarıya baktığımda özellikle çocuk parklarına neredeyse çocuk yok. olsa bile 7 yaş öncesi aileriyle gelmiş 3-5 tane çocuk. diğerleriaslında üzüntü verici. biraz eğitim sistemi, biraz halk arasında hala dolaşan cani insanlar, biraz da teknoloji bunun nedeni.
çerezlerden mega taso çıkınca sevinmek, kola kutusunu ezip maç yapmak, tayfunun hadi yine iyisin klibini izleyip gaza gelip murat 124 e oturup tayfun gibi fotoğraf çektirmek, pazar günleri banyo yapmak, walkmande dinlemek için kaset çekmek, bayramlarda torpil alıp patlatmak. yeni türküyü dinlemek. yeni türkünün de dediği gibi biz büyüdük ve kirlendi dünya.
9 aylık oynayıp anne, baba, oğlan ve kız kardeş olmak...
saydırma yarışı yapmak ve a takımını seyredip biyeyin tüm kötü adamları dövemsini arzu etmek..
milliyet ya da hürriyet gazetelerinin verdiği uçak, gemi, futbolcu, vb maketeleri almak için sabahları gazetecinin onunde kuyruk beklemektir.
(bkz: solo test)
futbol takım formalarının semt pazarlarından temin edildigi zamanlardı. gs store, fenerium, kartal yuvası gibi forma satış yerleri yoktu. aklımda kalan tek şey tüm formaların basmakalıp olmasaydı. reklam falan da olmazdı üzerinde. e haliyle bi renkleri farklı olurdu.
fenerbahceli formalarda 11 numara *, Galatasaraylılarda önce 8 * sonra 9 * numaralar çoğunluktaydı.
mahalle aralarında dolaşan, kapısında "resmi hizmete mahsustur" yazan, kasasında birkaç belediye işçisi taşıyan ve her yirmi metrede bi dıııızzzzzzt!...(20m)...dıııııızzzzt!... diye ses çıkaran kamyonlara şahit olmaktır.
(bkz: 1990 italya dünya kupasi)
(bkz: 1992 isvec avrupa futbol sampiyonasi)
(bkz: 1994 amerika dünya kupasi)
(bkz: 1996 ingiltere avrupa futbol sampiyonasi)
(bkz: 1998 fransa dünya kupasi)
90 ların unutulmaz çizgi filimleri
taşdevri
casper
otobotlar
susam sokağı
ninja kaplumbağalar
hi-man *

90 ların unutulmaz programları, dizileri ve filimleri;
kemal sunal filimleri
çarkıfelek
yalan rüzgarı
cesur ve güzel
roza
pazar 90*
bir başka gece
7 den 77'ye
bizimkiler

90 ların unutulmaz olayları;
körfez krizi
uğur mumcu katliamı
madımak oteli yangını
susuruk kazası

90 ların unutulmaz siyasetçileri;
tansu çiller
süleyman demirel
erdal inönü
mesut yılmaz

90 ların unutulmaz futbolcuları;
rıdvan dilmen
aykut kocaman
oğuz çetin
metin tekin
büyük ali
suat kaya
tanju çolak
hami mandıralı
ünal karaman

90 ların unutulmazları diğer;
tv1
inter star
tempra
doğan slx
toros
taso
yumiyum
çerezza
tipitip
bonibon
street fighter
arı maya resmi koklu silgi
sanal bebek
tetris
üç katlı top
commodor 64
bizimkiler
yalan rüzgarı
aduket
bermuda pantolon
küt saç
ayşegül tatilde,zartta zurtta
don lastiğinde ip atlama
leblebi tozu
(bkz: parliament sinema kulübü pazar gecesi sineması) allah onun da belasını versin pazartesi sendromunedeni
taso
süper baba
7'den 70'e barış manço
power rangers
atari salonları
kokulu kağıt
peçete koleksiyonu
beterböcek ten korkmak
makarena
ilk zamanlar en büyük teknolojik alet olarak televizyonu görmektir. 90'ların sonunda kullanımı yaygınlaşan bilgisayar, cep telefonu, internet gibi günümüzün vazgeçilmezleri olan alet edavatın emekleme dönemlerini çok yakından bilmektir. şimdiki çocukların hiçbir zaman sahip olamayacağı "internet olmadan, cep telfonu olmadan hayat nasıldı ki" sorusuna cevap verebilme şansına sahip olmaktır. belki de bu açıdan en şanslı nesildir.
(bkz: atari)
sokakta sek-sek oynamak,mahalle maçları yapmak,tsubasayı izlemek vs vs yaşanmış güzel anılardan oluşan bir çocukluk.
(bkz: fiat uno)
(bkz: garfield)
(bkz: bülent oran)
(bkz: nintendo)
(bkz: fun city)
ha bir de, ataride ekrandaki ördekleri elindeki dandik tabanca gibi şeyle öldürme oyunudur. vurulduğunda sallanarak yere düşerdi yeşil ördekler. tek gözünü kapatıp nişan aldığında ördeğin azcık sağ tarafına vururdun. hala oyunun adı nedir bilmem etmem.
Mahalle maçlarını tek geçerim. Dizlerimiz, kolumuz, başımız vb organlarımız yara bere içinde olmasına rağmen, zambro maç var üst mahalleyle hadi lan, denildiğinde o sıcakta manyak gibi top oynamaya gidilirdi. Futbolcuların sakatlıklarını anlamıyorum bu yüzden adamın bileği dönüyor 6 ay yok ortada biz 2 dakika sonra yine tazı gibi koşardık. Yenince o sıcak havada üstüne hayvan gibi koşarak terden sırılsıklam olmamız umrumuzda olmazdı, yenilince ise kaleciye ve defansa sövülür akşamına hiç birşey olmamış gibi o arkadaşlarla saklambaç oynanırdı. Küslük diye birşey bilinmezdi, çocuktuk ne de olsa o arkadaşlar da olmazsa olmaz arkadaşlar olurdu. Keşke hep çocuk kalsak be. *