(bkz: helal olsun)
(bkz: ata ya yazılan mektubu yırtan model)
(bkz: rte)
(bkz: akıl yaşta değil baştadır)
çıkan sonuç: bazı kişilerde 8 yaşında ki çocuk zekası yoktur.
sabah sabah ağlatan mektuptur. açın türkiyenin önünü atatürkçü gençlik geliyor!!
alnından öpülesi bir yavrunun,aslında hepimizin hislerini bilirmişcesine yazdığı mektup.
keşke bütün millet sekiz yaşında olsa temennilerine yol açan mektup.
atatürkçü geleceğin şimdiden belli olduğu mektuptur. gözleri doldurmuştur. isteyen istediği gibi davranabilir, fakat bu ülke ata'yı unutmayacak, unutturmayacak ve ilelebet sevecektir... ister kabul edin, ister etmeyin...
mektubun içeriği okunduktan sonra başbakanın 5 yaşında olduğundan şüphelenilen mektuptur. *
(bkz: türklerin melankolik ruhlu olması)
her sabah okula giderken sokaklarda binlerce tayyip * resmini görünce, korkup yazdığı mektuptur.
bu mektubu yazan ilkokul öğrencisi kitaplarını açtığında "abdest almak tansiyonu düşürür, kan akışını düzenler, namaz kılmak cildi gençleştirir, bel fıtığına iyi gelir, oruç tutmak zihni canlandırır, hafıza kayıplarını engeller" gibi yazılar görünce, akli yaşı da rte * den daha fazla olduğu için (#847652) memleketin ve eğitimin gittiği yerden endişe etmiş, böyle bir mektubu yazabilmiştir.
ilginç olan insanların 8 yaşındaki bir kızın mektubundan neden korktuklarıdır.
düşündüklerini ne kadar samimi bir dille ifade etmiş ve ne kadar güzel şeyler düşünmüş.
cocuk dogdugundan beri duydugu butun laflari toparlamis, ondan sonra mektup olmus. sacmalik. bide komutan olacakmis. ben o cocugu lise sonda oss telasiyla yusuf yusufken gorurum. aklina bile gelmez komutanlik, generallik. ondan sonra millet de cikip "vay efendi iste turk gencligi bu. gozumuz arkada kalmayacak. iman dolu gogsumuz gibi serhaddimiz var." diye galeyana geliyor. mektup reklamciligi daha ne kadar devam edecek? aglatmis da bilmem ney de.. gecenlerde de 4 yasindaki kiz istiklal marsi'nin 10 kitasini ezbere okudugu icin cosmustuk. hadi bakalim bir sonraki mektupta gorusmek uzere...
9 yaşında olan kızdır.
dogmalara, körü körüne inanmalara, şeyhlerin putlaştırılmasına karşı yaptığı onca inkilaptan sonra sanatta ilimde ilerleyememiş, iktisadi ve siyasi anlamda bağımsız olamamış kendinden sonra kendisinin suretini dahi andıran bir lider çıkaramamış tüm nesillerin sonuncusu bu körpe ama bir o kadar da köhne beyinleri görse zahmetlerinin karşılığını aldığına inanırmıydı, beni övmeyi yüceltmeyi bırakın da ülkenin haline bakın dermiydi acep diye düşünmekteyim olanca atatürkçülüğümle. zira bir insanı abartılı bir şekilde yüceltirseniz zamanla içini boşaltır,inandırıcılığının yitip gitmesine vesile olursunuz. daima onun gösterdiği yöne değil ona bakmak ve ona içi boş methiyeler düzmek olduğun yerde saymaktır, elinden başka hiçbirşeyin gelmediğinin kanıtıdır adeta.
abartılmaması gereken olaydır. o çocuk örneğin tbmm nedir, ne işe yarar, bilemez. sadece duyduklarını, ona öğretilenleri yazmıştır. okulda : "atatürk bir kahramandı, o olmasaydı..." tarzında anlatıldıysa atatürk, etkilenir tabi çocuk. tabi, atatürk'ün büyük bir adam olduğunu düşünüyorum ve bu benim fikrim çünkü onun yaptıklarını ve fikirlerini, hiç kimsenin etkisinin altında kalmadan, kendiliğimden anladım ve sevdim.

keşke bu mektubu daha yaşlı birileri yazabilseydi. o zaman, bu ülkenin yakın geleceği için yeniden biraz ümitlenebilirdik belki.
sekiz yaşında bir çocuk bunları biliyorda niye hala kazık gibi insanlar anlamıyor diye isyan edinilesi durum
*
sekiz yaşındaki bir kız çocuğunun komutan olup vatanı savunmaya heveslenmesini gözler önüne seren mektup.

bunu okuyan bireylerin bazıları "helal olsun" nutukları çeker, bazıları "çocuk işte" diye gülüp geçer, "ne olacak bu memleketin hali" sorusu geyik muhabbetlerinde dönmeye devam eder. bu sırada o kız çocuğu büyür, ön sıralarda ineklemeye devam eder, -büyük ihtimalle- komutan olmasa da alanında harikalar yaratan bir bilim kadını olur.

zamanında, "bu memleketten hiçbir şey olmaz" diye sandalyede pinekleyen çoğunluk, bu süre içinde ülkede bilimsel araştırmaların gelişmesine imkan tanımadıkları ya da tanıyamadıkları için o küçük kız, küçük bir ihtimalle de olsa yurtdışına çıkmak durumunda kalır.

günlerden bir gün, gazetelerin iç sayfalarında küçücük bir küpür halinde "mucizeler yaratan türk kızı, yepyeni bilimsel buluşlara imza atıyor" benzeri bir haberle karşımıza çıkar. bir zamanlar, küçük ama gururlu kız çocuğuna helal olsun demeyenler şimdi öyle bir "helal olsun" diye haykırırlar ki...

helal olsun, mürvet! helal olsun!
seksen yıldır kurulan cümlenin öznesi değişmiş hali. ülkemizin en az yüz elli yıl daha gelişmekte olan ülke olacağını gösterir.
kendi içinde çelişen kız çocuğudur. atatürk'ün öldüğünü bilir ancak bunu bile bile atatürke mektup yazar. madem atatürk'ün bu mektubu okuyamayacağını bilyorsun neden mektup yazıyorsun. *

bu arada kızın okulunun adına dikkat.
atatürk'ün öldüğünü anlayabilecek gelişime sahip olduğundan şüphelendiğim kızın yazdığı. popülizm ve sömürü iç içe.
8 yaşındaki kızın siyasi derinliğinden ve vatanseverlik duygusundan ziyade bu kıza bu yaşta bu sözleri söyleten bir eğitimi değerlendirmek için kullanılması daha yararlı olduğunu düşündüğüm mektup.

8 yaşında bir kızın kurtuluş savaşı ve atatürk dönemi gibi türkiye tarihinde analizi için en dikkat gerektiren devirler hakkındaki düşünceleri kendi arşiv araştırmalarından çok, okulda kendisine öğretilenler olsa gerek.

8 yaşındaki kızın iyi niyetli olduğu ve temiz duygularla yazıp konuştuğu gerçeği şüphesiz olmakla beraber, bu mektupta gayet temelsiz, insanları iyi-kötü diye önyargıyla ayırmayı öğütleyen, iyiyi putlaştıran, kötüyü ise şeytanlaştıran, bilimsellikten alabildiğine uzak bir eğitimin izleri var.

ayrıca ifadelerin abartıya doğru kaçmasından hareketle, eğer bu mektup arude50 gibi az çok tanıdığım bir yazar tarafından sazan avlamak için yapılmış bir mizansen değilse*, bu kadar ekstrem sevgi atatürk'e ve ideallerine fayda değil zarar getirir. bu sözler, özgür düşünceli bir insanın değil, köleliğe ve askerliğe koşullanmış bir insanın sözleri.*
atatürk'ün nasıl öldüğünü yanlış bilen kız çocuğudur. bu kadar şey bil ama nasıl öldüğünü bilme olacak iş mi.
sanki bir çocuğun ağzından değil de kafa bulmak için bir yetişkinin yazdığı izlenimi veren mektup.