bugün

(bkz: dominic iorfa)
Galatasaray'ın 66 puan ve + averajla şampiyon olduğu yıldır.
Olympique Marsilya, milan'ı 1-0 yenerek ilk kez CL'yi kazanmıştır.
Chicago bulls nba'de şampiyon olmuştu. Michael Jordan mvp seçilmişti.
Tarihte ise Türkiye'nin karanlık yılı olarak geçer.
(bkz: faili meçhul cinayetler)
müzikte altın yıldı. çok güzel albümler ve sanatçılar ortaya çıkmıştı o sene yerli ve yabancı.
ahh o 90'lar. özledik, çünkü özlettiler.
Annemle babamın evlenmesi.
1993 temmuz ayı.
Seher'i ilk kez urla'da gördüm. Memur bir babanın
üç kızından ortanca ve en sıcakkanlı olanıydı.

Hafif kahverengi saçları vardı.
Güzel saçları bembeyaz omzuna düşerdi.
Yüzü hem sempatik, hem güzeldi.

Gözlerinin içi parlardı denk geldiğimiz zaman.
Önce tanıştık, sonra ilerledi tabi.. tatil sonrası ise koptuk.

1999 Kasım ayında bolu Abant üniversitesi'nde mülakatım var.
Bir baktım merdivenlerden biri adımla seslendi. Tanıdık bir ses. Evet seher..

Hiç değişmemişti, hala çok güzeldi.
içten içe itiraf edemesem de çok özlemiştim, gözlerinden belli oluyordu o da özlemişti.

Peki nasıl denk gelmiştik?
Belki kader de bizi özlemişti, kim bilir.

Yardımcı oldu, işleri hallettim.
Bolu'dan Manisa'ya dönüş vakti geldi. Yeniden bir ayrılık, kopuş..

Ama bu kez olmaz dedi seher.
Çıktı geldi Manisa'ya, aileler tanıştı.

2002'den Beri evliyiz işte.
Bu hikayenin başladığı seneydi 1993.
Güzel yıllardı yav babam tükkanı kapatmıştı başka bir işe girmişti ramazan kışın ortasında oluyordu işte.
havale geçirip 3 ay hastanede yatmıştım. pek birşey hatırlamıyorum. o zaman 6 yaşında idim.
Salondaki ünitede ans. Lopediler vardı. Hepsini kurcalıyordum. Ne bulduysam manyak gibi okuyordum, tüm manşetleri ve gerekenleri depoluyordum. Okuldan ise nefret ediyordum. Öğretme biçimi karmaşıktı, programlama dayatıydı. oysa okullar da, sadece "kitaplar" olsaydı, ne kadar kolay olacaktı. Ancak kimse bunu akledemedi.
televizyonlar tuplu, daha msn yok, cep telefonu yok ve daha nice olmayanlarin yaninda mahalle maclari var, kiz kaciran var, torpil var, haytalik yaramazlik ne ararsan var.gun agardi mi sokaga inerdin kan, ter, toz toprak icinde gunesi batirip oyle eve girerdin. gun icinde artik sansliysan biktirmadiysan giris kattaki fatma teyzeden, afet teyzeden suyunu icer zile basar evden peynir ekmek, salcali ekmek artik ne varsa doyururdun karnini.
doğduğum sene oluşundan mütevellit anlatılanlardan hatrımda kalanlar mevcuttur. doğduğum an annemin tansiyonu yükseldiği için yoğun bakıma kaldırılmış ve ben bütün geceyi açlıktan ağlayarak, annem yanımda olmadan geçirmişim. resmen ağır travma. ben hatırlamasam da bilinçaltım hatırlıyor zira. doğum esnasında dahi travma geçirebiliyor olduğumuzdan, ben hayatımın sonraki 28-30 senesini sevdiklerimi kaybetme korkusuyla geçirdim.
Her sıradan sanılan; fakat tadının letafeti çok sonraları anlaşılmış zamanlardaki bir yıldan hatırda kalanlardır. Ya yorulup kadınlarla kızlarla evlerin önleri, merdiven kenarlarında oturur ya gelecek güzel günlerin temiz hayalleri kurulurdu. Yorulduğunun da dinlendiğinin de tadı başkaydı. 4. ya da 5. sınıftayken Halkalı'daki iki binalı okulumuzun büyük ve yeni olan binasının sahnesi bulunan sınıfında izlediğim tiyatrolar hatırımdadır. Barış Ağabey'in "Ayı" şarkısının hep beraber söylendiği zamanlar...
Levent Yüksel'in med cezir ile aşkın Nur Yengi'nin sıramı bekliyorum isimli eşsiz albümleri.
Ben yoktum. Ablam 5 yaşındaydı. Barış manço vardı. Tarkan'ın şarkıları çok güzeldi, şimdi de güzel.