bugün

entry'ler (33)

özlü sözler

insana sığabilene kainat; kainata sığamayana insan derim.
-muhammed ikbal

özlü sözler

kainat, gerçeğin dış ve görünen yüzüdür. gerçek ise kainatın iç ve görünmeyen yüzünü yansıtır.

-muhyiddin arabi (şeyh-i ekber)

en sevilen çizgi filmler

cedric.

ailemizin bir üyesi gibi.

sabahları kahvaltıda ailecek izliyoruz. güne birlikte başlıyoruz.

canevi

öykü gürman'ın seslendirdiği, son zamanlarda dinlediğim en güzel şarkılardan biri. insanı alıp götüren cinsten.

şu ara dinlenmesi pek uygun değildir zannımca. zira hava zaten kötü, depresyona girmeye gerek yok durduk yere.

özlü sözler

"ilim maldan hayırlıdır, ilim seni koruduğu halde sen malı korursun. ilim hakim, mal mahkumdur. mal sahiplerinin hepsi öldü gitti; ama ilim sahiplerinin eserleri elden ele dolaşıyor, her kap içine bir şey kondukça daralır, bilgi kabı dolduruldukça genişler. ahmak kişinin kalbi ağzındadır, bilgin kişinin lisanı kalbindedir. insanın sözü aklının ölçüsüdür."

- Hz. Ali -

yazarların şimdi dinlediği şarkıdan bir cümle

Bir ceviz ağacının gölgesinde uyumak gibiydi seni sevmek.

ikizi olan yazarlar

sürekli ikiz olmakla ilgili soruların muhatabı olan yazardır.

(bkz: ikiz olmak nasıl bir duygu sorusuna maruz kalmak)

o benim, evet.

ikiz olmak nasıl bir duygu sorusuna maruz kalmak

sürekli yaşadığım durumdur. biri de durup demiyor ki ulan bu kız hiç tek olmadı ki nerden bilsin.

yalnız yaşamanın zorlukları

kapıyı açacak birinin olmaması, her seferinde çantanın derinliklerinde anahtarı aramaktır. bazen insanların sırf bu yüzden evlendiğini bile düşünüyorum. o kadar zor yani.

birde tek başına nevresim geçirmek var ki aman diyim...

içkiye tövbe etmek

yıl 1994. altı yaşında falanım. bir akrabamıza gittik akşam oturmasına. vitrinde küçük küçük, şirin mi şirin şişelerde envai çeşit içki var. bizimkiler hacı tayfasından. içki ters yani bizim aileye. bununda gayet farkındayım. ama gel gelelim meraklı da bir tipim. zaten ne geliyorsa başıma hep meraktan geliyor. neyse, ben vitrinin önünde dolaşıp duruyorum. uygun bir zaman kolluyorum. kafaya koydum birinin tadına bakıcam. vitrinde de ne ararsan var bu arada. bar gibi aynı. votka, viski, bira, rakı, şarap, likör... varda var yani. bizimkiler yemek için diğer odaya geçtiler. bende dedim fırsat bu fırsat. elime geçen ilk şişeyi diktim direk kafaya. kara bahtım kör talihim mi desem, cahilliğime mi yansam. sen git o kadar içki arasından sek rakıyı dik kafaya. tam o anda annem de seslenmez mi "nerdesin? yemek yiyoruz." diye. zor bela yuttum. yuttum ama içim alev alev yanıyor. feridun düzağaç alev alev şarkısını benim yazmış sanki. o geçen birkaç saniye, ömrümden ömür götürdü. o gün bugündür tövbeliyim içkiye.

çocukken nefret edilen şeyler

sabah fırına ekmek almaya gönderilmek.

mecnun un depresyon hırkası

leyla ile mecnun'daki mecnunun bunalımda olduğu zamanlarda giydiği hırkadır. bu ara nedense gözlerim mağaza vitrinlerinle onu aramakta.

gök gürültülü kar yağışı

geçenlerde Bursa'da gerçekleşmiş olaydır. üstüne şimşekte çakmıştır. havanında, bizim gibi arada kafasının karıştığının kanıtıdır.

dolmuş şoförlerinin özellikleri

insanı imana getirirler. hele ki bursa'da mavi dolmuştaki abilerse, inene kadar bildiğiniz bütün duaları okursunuz. "ölümü çokça hatırlayın." sözü vardır ya hani, bu abiler bu amaç için çalışıp, didinirler. sağolsunlar.

arkadaki ikili şöyle en öne gelin

arkadaki ikilinin daha önce hiç karşılaşmamışlar, sanki birbirlerini ilk defa görüyorlarmış gibi davranmalarına neden olan cümledir. boş boş bakarsın yanındakine. sanki uzaydan inmiştir bir anda da sen, hoca bu cümleyi söylediğinde farkına varabilmişsindir onun senin yanına ışınlandığının. hocaya da hayret dolu bakışlar atılır ki rolün hakkı verilebilsin.

bir kadının ihtiyacı olan şey

kendisininde bilmediği şeydir. allah bilir.

taner

"affetmedim kendimi" ve "yardım et" şarkılarıyla yaklaşık bir senemi iki şarkıyla kapatmama sebep şarkıcıdır. bursa'ya geldiğimde pek bir sevinmiştim kendisinin bursa'da yaşadığına. bir dönem izmit'te de bir mekanda çıkmaktaydı lakin nasip olup da gidememiştim. bursa'da da çıktığı mekana gidemesem de kendisiyle tanışma şerefine nail oldum çok şükür. ayrılırken "çıktığım mekana gelirsen istediğin şarkıyı söyleyeceğim, söz." diyerek pek bir mutlu etmiştir beni.

uyuyamamak

aklındakilerin seni esir alması durumudur. esareti, gün aydınlanmaya başladığında fark edersin. kalelerin düşmüştür artık, savaşmak içinse çok geç kalmışsındır.

fiat doblo

"karpuzcu arabası" diyerek rencide edilmeme sebep araçtır. bayan şoför okula bu arabayla giderse, vitese arkadaşları tarafından tesbih takılması, kirli cama kamyon arkası yazılar yazılması kaçınılmaz sondur. kaçınılmaz olan sondan kaçamadım zira.

bahadır tatlıöz beni yak

duyulduğu anda insanı alıp götüren şarkıdır. nerde duyduğunuzun önemi bile olmaz. aklınız uçar gider. şarkı bitene kadar da hareket edemez, mıhlanır kalırsınız olduğunuz yere. hani vardır ya zamanı, mekanı olmayan şarkılar, onlardandır işte. ne kadar zaman geçerse geçsin dinlenir.