bugün

entry'ler (345)

bts

uzun zaman önce terk ettiğim hesabıma giriş yapmama vesile olan grup. tomorrow dinlerken nereden estiyse sözlüklerde bts başlıklarını bir dolaşayım dedim ve gördüğüm manzara beni şok etmemiş olsa da üzdü. ne ergenliği kalmış ne vasatlığı. tarzları size hitap etmiyordur anlarım, sevmezsiniz yine anlarım ama gelip gidip bu başlığa yok dinleyince iq düşürüyor yok şöyle ergen yok böyle ergen fanları var yazmak nedir?

öncelikle dinlemek isteyenlere, kendinden olmayan her şeye gözünü kapatmamış açık fikirli insanlara bir kaç şarkı önereyim de öyle devam edeyim.

spring day - https://youtu.be/xEeFrLSkMm8
2 yıldır hala etkisi geçmemiş, bir türlü müzik listelerini terk edemeyen şarkı ile başlayalım.

deang - https://youtu.be/LbSU1_SG91w
uzak doğu ezgilerinin bol bol kullanıldığı mükemmel bir rapline şarkısı.

airplane, pt2 - https://youtu.be/pN82EZiUkr4
bu da latin ezgileriyle bezenmiş eğlenceli bir şarkı, laf aramızda dansını da pek severim.

tomorrow - https://youtu.be/r0M108PTxZw
yukarıda bahsettim, dinlemeyi en sevdiklerimden.

evet, nerede kalmıştık. heh, iq-ergenlik-vasatlık falan filan. şimdi bu grubun dünya çapında inanılmaz bir etkisi olduğunu, fan kitlesinin her geçen gün çığ gibi büyüdüğünü hepimiz kabul ediyoruz değil mi? peki bir durup düşündünüz mü; acaba neden? çünkü müzikleri güzel. bir kez daha büyük yazdığımı farz edin; güzel! sana hitap etmiyor olabilir bak bu çok doğal ama milyonlara hitap ediyor. sen de bunu kabullen ve yoluna devam et artık.

bir başka mevzumuz fanlarının ergenliği. ne dedim az önce fan kitlesi çığ gibi büyüyor. milyonlara hitap ediyor bu grup. e doğal olarak bir sürü saçma sapan insan da fandoma dahil oluyor. bunun yanında yaş küçüklüğü sebebiyle saçma hareketlerde bulunan minik kardeşlerimiz de var. ne yapalım, fandoma yaş sınırı mı koyalım? sizin sandığınızın aksine işinde gücünde, gayet aklı başında fanlık yapan azımsanamayacak bir kesim var. sadece pek sesimiz çıkmadığından fark etmiyorsunuz. hoş fark ettiğinizde de yargılamak ve dalga geçmekten başka bir şey yapmıyorsunuz ya, neyse.

son zamanlardaki cblerinin vasatlığına gelecek olursak da; kime göre, neye göre vasat? btsin en sevdiğim ilk on şarkısını düşünmeye çalışıyorum, hepsini çok sevdiğimden net çizgileri olan bir liste oluşturamasam da oran ortalama %60 %40 son 2 yılın şarkıları lehine oluyor mesela. öznel yargılarla gelip bunu genele vurmaya çalışmanız çok komik oluyor.

son olarak yukarıda bir yazar birleşmiş millet konuşmasından bahsetmiş. yine "ergen grup" olduğunu vurgulayarak. o zaman biraz da o konuşmadan bahsedeyim. btsin bu kadar geniş bir hayran kitlesinin olmasının sebeplerinden biri de çocukların içtenliği, samimiyeti. maddi imkanlar anlamında bizimle hiçbir ilgileri olmasa da hepimizin yaşadığı ruhsal çekişmeleri yaşadıklarını gösteriyorlar bizlere. pembe tüllerin arkasında "ünlü hayatları"nı göstermek yerine kalplerini açıyorlar. hep birlikte düşüyoruz, kalkıyoruz ve öğreniyoruz. en önemlisi kendimizi tanıyoruz. işte namjoonun birleşmiş milletler konuşmasının temeli buydu.

orada bir papağan gibi bir başkasının sözlerini tekrarlamadı namjoon, zaten normal zamanda bizimle paylaştığı şeyleri biraz daha derinlemesine anlattı sadece. konuşmasından bir kesit mesela;
"i would like to ask all of you; what is your name? what excites you, makes your heart beat? tell me your story. i want to hear your voice and i want to hear your conviction. no matter who you are, where you are from, your skin color, your gender identity, just speak yourself. find your name and find your voice by speaking yourself."

izlemek isterseniz de linki burada https://youtu.be/dxWGbsqTxeo

zahmet eder de okur musunuz?... hiç sanmıyorum. sözün özü şu sadece müzikleriyle değil varlıklarıyla, bütün hüzünleri, mutlulukları, dertleri, neşeleriyle binlerce insana şu hayatı çekilir kılan 7 güzel insan saçma sapan ön yargılarınızı hak etmiyor. hani çok da umurlarında olduğundan değil ama ben sinirleniyorum işte.

son olarak bu da size gelsin, bu başlık altında saçma sapan konuşan herkes;
mic drop - https://youtu.be/kTlv5_Bs8aw

kim jong hyun

18.12.2017 tarihinde vefat eden Shineenin ana vokali.

bir shawol değilim, olayların ayrıntısını pek bilmiyorum. ama uzun zamandır grubu(shinee) bazı "hayranlar"ın saldırısı altındaydı. internet üzerinden, klavye başında yazdıkları her kelimenin insanları nasıl etkilediğini umursamadan atıp tutanlar yüzünden depresyondaydı. bu gün yaşananların ışığında eski röportajları, şarkıları gün yüzüne çıkıyor yavaş yavaş. ani bir ölüm değildi onunki, acılarını anlatmış ama bizler duyamamışız.

kore saatiyle bu gün 12 civarında bir daire kiralamış jong hyun. gün içinde bir arkadaşıyla mesajlaştığı söyleniyor. "biraz daha dayanırsam her şey daha iyi olur mu?" diye sormuş. "bu kadar kötü hissediyorsan lütfen hastahaneye git, yardım al" cevabı onun için yeterli olmamış anlaşılan. en son ablasına yazdıkları ise insanın tüylerini diken diken ediyor. "ıt's been hard up until now. send me off please. tell everyone i've suffered. this is my last greeting."

vasiyetini yazmış. her şeyini ablasına bırakmış. organlarını bağışlamış. ve karbonmonoksit zehirlenmesiyle intihar etmiş. mesajdan sonra ablasının polise haber vermesi üzerine saat 18.00 civarında kiraladığı dairede bulunmuş.

buradan anonimliğin arkasına sığınarak her istediğini söyleyip, bir kenara çekilebileceğini sanan herkese sesleniyorum: insanlar inciniyor. sözleriniz insanları gerçekten yaralayabilir. depresyon hafife alınacak bir şey değil.

bu gün birisi 3 idiotstan bir replik paylaştı twitterda "psikolojik baskıyı ölçecek bir makine icat edemediler. çünkü etselerdi, o zaman herkes bilirdi; bunun intihar değil, cinayet olduğunu." jonghyunu siz öldürdünüz. sizin sözleriniz, nefret yorumlarınız, iğrenç mükemmellik algınız öldürdü onu. bir kalbiniz olduğunu düşünmüyorum ama yine de dua ediyorum. umarım gencecik, melek gibi bir insanı öldürmenin vebalini ömür boyu hissedersiniz.

jonghyun ilk değil ve bu zihniyet değişmedikçe son da olmayacak.

umarım gittiğin yerde acıların son bulmuştur, umarım gülüşün kadar aydınlık bir yerdesindir jonghyun. seni hep güzel sesli, güzel gülüşlü jonghyun olarak hatırlayacağım.

jonghyun - sorry
https://youtu.be/77C2YBqHwLA

running man

kadrodan gary'nin ayrılmasından nasıl etkileneceği merak edilen variety show. "monday couple"ı özledim bile şimdiden.

kore dizileri

ortalama 18 bölümden oluşan, çok geniş konu yelpazeli dizilerdir. doğanın bir kanunu olduğu üzere bunun da iyisi var kötüsü var. seçmesini bileceksin. ya da daha iyisi, seni senden iyi tanıyan bir adet kore aşığı arkadaşa sahip olup tavsiye alacaksın. *

verdiğim 4 yıllık aradan sonra dayanamadım ve geri döndüm. gelmişken de favorilerimi paylaşayım içimde kalmasın dedim.

öncelikle kore dizisi evreninde bunları izlemeyeni dövüyorlar * ; boys over flowers, playful kiss, personal taste, you're beautiful, coffe prince, secret garden (son ikiyi ben izlemedim. * )

bunlar da benim favorilerim;

boys over flowers: ilkim olduğundan torpil geçiyorum belki ama yoon ji hoo'nun naif aşkı izlemeye değer bence.

beethoven virus: ağır dram, aşk, müzik kore dizileri için alışıldık konular belki ama bu dizi başka. evet salya sümük ağlatıyor ama eeeh yeter dediğiniz anda bir bakmışsınız muhteşem bir müzikle almış gönlünüzü. ama sonu sinir bozabilir, uyarayım.

a love to kill: biii raaaiiiiiiin ooppaaaaa * yine bir dram dizisi. ama bu sefer öyle gönlünüzü almaya gelen tatlı müzik anları falan da yok. dizi bitmeden bileklere boydan jilet vurmayacağınıza garanti veremem. ama içim dışına çıkana kadar ağlamak, üstümdeki yükü atmak istiyorum diyorsanız düşünmeden izleyin.

kill me heal me: lie to me 2. sezon 1. bölümde işlendiğinden beri ilgimi çeken bir konuydu çoklu kişilik bozukluğu. bu diziyi de yazın başından beri arkadaşlarımdan duyup izlemeyi ertelemiştim. ama sınav stresi bazen böyle güzel şeylere vesile oluyor. 2 gün önce bitirdim diziyi. bu konunun neden daha fazla filme konu olmadığını ve ji sung'ın neden dünyaya açılmadığını sorguluyorum o zamandan beri. 7 karakteri de muhteşem canlandırmış. benim favorim tabii ki ahn yo na. ji sung yumuşacık sesiyle şöyle bir şarkı da söylemiş, geceleri yorgana sarılıp kahve içmelik bence= https://www.youtube.com/watch?v=YHJ1Sh2Et2A

bu da japonya'dan bonus: hanazakari no kimitachi e. dramı hafif bol gülmeli çok şeker bir dizi bence.

dip not: kore dizilerinde ikinci adam sendromundan muzdaribim. en iyi romantik diziler bile dram gibi geliyor bana.

özür: dizilerin hepsi kore dizisi takipçileri tarafından bilinen dizilerdir. işbu entrynin amacı tavsiye vermek değil sevgimi paylaşmaktır.

sözlük yazarlarının itirafları

keşke orta okulda bir heves başladığım günlük tutma işini hiç bırakmasaydım. bu geceden başlayarak cuma akşamı son bulacak devletler özel ve miras maratonunda lady me* gibi eski anılarımı kaybedeceğime eminim.

fantastic beasts and where to find them

http://www.youtube.com/watch?v=XWXUQq7OsKQ

trailer başlangıcındaki lumos maxima ile favori harry potter filmime (bkz: harry potter and the prisoner of azkaban) atıfta bulunmuştur. Film biraz karanlık geçeceğe benziyor.

yazarların ilk öpüştüğü mekan

Antalya yolu üstünde bir dinlenme tesisi.

geceye motive eden bir söz bırak

if not you, who? if not now, when?

harry potter

Weasley ailesi gibi sıcacık ve bol çeşitli bir hayran kitlesine sahip efsane.

Lisede bilmem kaçıncı kez kitaplarını okurken kendime bir söz vermiştim; okuyacağım ilk ingilizce kitap harry potter olacak. Az önce harry potter and the philosopher's stone bitti. Her fırsatta dile getiriyorum zaten ama bize böyle muhteşem bir dünyanın küçük bir kesitini sunan j.k. rowlinge binlerce kez teşekkürler. Bu efsane ortaokulda ben ilk aşkımı yaşarken, ilk kez bir kavgaya karışırken, liseye gidip hiç solmayacak arkadaşlıklar kurarken, üniversite tercihlerimi yaparken hep benimleydi. Şimdi de yds hazırlığında benim yanımda.

william orrel

şuan dünyadaki en hızlı cup stacker. Kendisine ait bir başlığı hak ediyor.

ekşi sözlüğün günün viedosu özelliği sayesinde 'cycle'da resmi bir yarışmada 5.000 derece yaptığı şu videoya denk gelmiş olabilirsiniz; https://www.youtube.com/watch?v=q_1GTVrYdts zira kendisiyle ve icra ettiği sporla ben de aynı şekilde tanıştım. Sonrasında o bardakların bir görünüp bir kaybolmalarıyla hipnotize olmuş şekilde kendisini araştırdım ve turnuva dışı özel rekorunun 4.683 olduğunu öğrendim. merak edenler bu rekoru da şu videodan izleyebilirler; https://www.youtube.com/watch?v=b0TVi3LXCzw

dizi iptal etmek

yabancı kanalların hobisi haline gelmiş eylem. konusu ilgi çekici bir diziye başlıyorlar, reklamlarla ya da ilgi çekici oyuncularla insanları diziye çekiyorlar, konuyu derinleştirerek aynı insanları diziye bağlıyorlar sonraaa bir sezon finali sonrası "elimizde çok fazla yeni dizi var biz yola şunlarla devam edeceğiz. gerisini iptal ediyoruz" diyorlar. * Sonrasında bu iptal kararını verenlerin evlerine gidip gizli kameralardan dizi takipçilerinin tepkilerini izleyip deli gibi eğlendiklerini düşünüyorum.

bir kanalın takipçilerine yapabileceği en büyük hakaretin sezon finaliyle bir diziyi iptal etmek olduğunu düşünüyorum. Yaptıkları işe saygıları olmadığını gösteren bir hareket bu. en azından tek bir bölüm daha çekerek olayları biraz toparlayıp final yapabilirler.

şimdiye kadar takip ettiğim ve bu şekilde iptal edilen diziler *;

kyle xy
alphas
star crossed
legend of the sekeer
looking
the carry diaries
90210

mumya

bunlar da amasya müzesinden. mumyaların osmanlı zamanından müslüman bir aileye ait olması da ilginç bir ayrıntı.

görsel
görsel
görsel

harry styles

1994 doğumlu 1d üyesi.

görsel
görsel

yayınlanan her klibinde artan yakışıklılığını uzayan saçlarına mı yoksa geçen yıllara mı borçlu bilemiyorum ama "azıcık bakayım da gönlüm açılsın listem"de zirveye oturmak için emin adımlarla ilerliyor. bir de o tayt pantolonlardan vazgeçse çok güzel olacak.

eşya hukuku

son derece sakin bir şekilde 3. sınıfa kadar gelmeyi başarabilmiş hukuk öğrencilerine cinnet geçirtmek için kurgulanmış olduğunu düşündüğüm hukuk dersi. bütün dönemden sorumlu tutup tek bir konudan soru soran değişik hocalarla iyice çekilmez bir hal alması muhtemeldir. hatta 1 çarşaf kağıdı doldurup 13 olmak da mümkündür.

sözlük yazarlarının whatsapp durumları

hayat benim, her anımı yaşadıkça sevesim var.

domuz eti

Berbat kokan bir et türü. Bir işkembe bir domuz eti, ikisinin de piştiği ortamda nefes alınmıyor.

ekin koç

hayranlarıyla iletişim kuramayan bana göre iyi oyuncu. bu gün başrol oynadığı filminin ücretsiz gösterimi için ankara ankamall sinemasındaydı. salona girdi, 2-3 dk etrafına bakındı. diğer başrol oyuncusu neslihan atagül'le bir kaç cümle kulaktan kulağa konuşup güldü ve en son "geldiğiniz için hepinize teşekkür ederim, umarım filmden hoşlanırsınız" dedi ve gitti.

oyuncu olarak adının daha fazla duyulmasını istiyorsa hayranlarıyla biraz daha samimi konuşmayı öğrenmeli diye düşünüyorum.

ama o değil de, yakışıklı çocuk şimdi..

can bonomo

sağ kolunda bir adet "death eater mark" bulunan şarkıcı. yıllardır bu adama illuminatici dediniz ama meğerse daha betermiş. adam bildiğin voldemort yandaşı!!! *
slytherin pride, pureblood! *

avukatların aranmamak için eylem yapması

"ben aranıyorsam avukat da aranacak" ya da "en fazla 2 dksını alır ordan geçmek" ya da "#avukatımadokunma ne demekmiş. bu ülkede hukukun üstünlüğü var hukukçunun değil" gibi saçma sapan cümlelerle eleştirilen durumdur. bir kanun düzenlenip mecliste onaylansın bu gün o eylemi yapan avukatlar güvenlik görevlilerine hiçbir sorun çıkarmadan aramadan geçeceklerdir. tabi kendimce sonrasında haklarını talep etmeye başka platformlarda devam edeceklerini de umuyorum.

yapılan eylemin asıl amacı "biz o kadar yıl okuduk. avukat olduk. sen kimsin ki üstümü arayacaksın!" mevzusu değildir. kanunda emredici hükümle yasaklanmış bir eylemin yani avukatın üstünün aranmasının kanun değişikliği olmadan, bir emirle hukuka uygunmuş gibi gösterilmeye çalışılmasıdır. hepimizi üzen bir ölümün üzerinden hukukun yıpratılmaya çalışılmasını önlemektir. hukuk konusunda bilgisiz olan halkımızın en azından normlar hiyerarşisi gibi temel bir konuda aydınlatılması gerektiğini düşünüyorum.

gecenin şarkısı

Oasis - Stop Crying Your Heart Out

Hold up
Hold on
Don't be scared
You'll never change what's been and gone

(bkz: vize haftası sendromu)