bugün
- anın görüntüsü22
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım24
- evlilik12
- artificialintelligence11
- erkeğe ne hediye alınır10
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi18
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı22
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı51
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- sitede birine sövseniz entry 3 gün kalıyor8
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- uzağı göremeyen insan19
- bir şarkı sözü der ki10
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız10
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- ali erbaş12
- bik bik moderatör olsun19
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- kent lokantası niye bedava değil demek24
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır21
- istanbul suriyenin başkentidir12
- türkiyede çok abartılan arabalar18
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- almanya8
- icardi1905 silik olsun kampanyası27
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- sözlük kızlarının don renkleri10
- kanınıza rengini verir misiniz14
- aristoteles'in orta yolu10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri12
- patiswiss11
- integralin müfredettan kaldırılması12
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız8
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi9
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı12
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu9
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- türkiye işçi partisi9
entry'ler (113)
bence bir aşk şarkısı değildir, çok daha ötedir...
şarkılarım senindir "her zaman" derken ki o teslim olmuşluk öyle bir burkar ki insanın içini...bilen bilir...
p.s: ortaçgilin bir ankara konserindeki ifadesine göre; en sevdiği şarkısı imiş zira bu şarkıyı yazdıktan sonra çok uzun bir süre hiçbir şey yazamamış...
şarkılarım senindir "her zaman" derken ki o teslim olmuşluk öyle bir burkar ki insanın içini...bilen bilir...
p.s: ortaçgilin bir ankara konserindeki ifadesine göre; en sevdiği şarkısı imiş zira bu şarkıyı yazdıktan sonra çok uzun bir süre hiçbir şey yazamamış...
2 gün boyunca yemek yemeyi unutmak...
"kelimesiz geldiğim fikirler yol almaz..." (J.Barbur)
sudoku çözmek.
Neden - Jehan Barbur.
kanserli bir hücre gibidir... ve kemoterapi istemezsiniz...
ton balığı yemek istemişsinizdir sadece, ama konserveyi açarken elinizi kesersininiz hem de aynı yerden aynı sebeple ikinci kere! öyle ki kan kaybından hastaneye zor yetişirsiniz. Dikiş atarlar bilmem kaç tane. Eve gelirsiniz, kapıyı açar açmaz mutfaktaki konserveye ilişir gözünüz bir de hemen yanıbaşında duran kanlı konserve kapağına... derin bir iç çekersiniz, boynunuz düşer hafiften; "sadece yiyecektim" dersiniz içinizden. Odaya geçip duman açarsınız, artık; ton balığının tadına bakmayacak sadece koklayacaksınızdır...
19. yüzyılın sonlarında New York City'de aristokrat kesim için kullanılan sıfat.
"Dört yüz" sayısı The Mrs. Astor'un son balosuna davetli olan 400 soyluyu temsil eder. "The four hundred" kalıbı, kendini o zamanlarda halkın sözcüsü ilan etmiş olan Ward McAllister tarafından türetilmiştir.
"Dört yüz" sayısı The Mrs. Astor'un son balosuna davetli olan 400 soyluyu temsil eder. "The four hundred" kalıbı, kendini o zamanlarda halkın sözcüsü ilan etmiş olan Ward McAllister tarafından türetilmiştir.
Soykırım şehitlerini anma müzesi olarak kurulmuştur. Almanların yahudilere yaptığı soykırımı bilinmeyen detaylarıyla teşhir eder. Soykırımdan sağ kurtulan yahudilerin röportajları, yahut yakınlarının anlattıkları, ve tüyler ürperten fotoğraflarla bezenmiştir.
http://www.yadvashem.org/
gel görelim ki, şimdi yahudilerin yaptığına baktığımızda sanki hiç onları yaşamamaşılar gibi!..
p.s: ve bizim ülkemizde de "benzer bir şekilde" madımak; kepabçı olur fazıl say'a "defol" denilir. Herkesin "anma" biçimi farklıdır işte!!!
hayat garip vesselam... insanlar falan...
http://www.yadvashem.org/
gel görelim ki, şimdi yahudilerin yaptığına baktığımızda sanki hiç onları yaşamamaşılar gibi!..
p.s: ve bizim ülkemizde de "benzer bir şekilde" madımak; kepabçı olur fazıl say'a "defol" denilir. Herkesin "anma" biçimi farklıdır işte!!!
hayat garip vesselam... insanlar falan...
dağılmaz, aklın başka bir köşesine göç eder...
hayata dair ince nüansları fark etmekle kalmayıp bundan dünyalar yaratan adam.
sigara; sosyalleştirir.
doğan canku - sonsuza dek.
(1865-1939) irlanda'nın en tanınmış şairidir. Yeats, özellikle, irlanda'nın 19. ve 20. yy'da yetiştirmiş olduğu en önemli şairlerinden biridir. 1923 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüştür. Sadece yetenekli bir şair değil, aynı zamanda başarılı bir oyun yazarı ve üretken bir nesir yazarı olarak da adını duyurmuştur.
Babasının babası ve onun babası protestan rahipleriydiler. Babası John Butler Yeats, çocuklarına kendindeki yetenekler ve sanat aşkını aşılamış olan çok yetenekli bir sanatçıydı. Şairin erkek kardeşi Jack Yeats irlanda'nın 20.yy'da yetiştirdiği en tanınmış sanatçılardan biriydi. Kız kardeşleri Lily ve Lolly ise irlanda'nın "Irish Arts and Crafts" olarak bilinen sanat akımının önde gelen sanatçılarıydı.
Wlliam Butler Yeats'in eğitim döneminde hiçbir zaman iyi bir öğenci olamaması şaşırtıcı bir gerçektir. Londra'da eğitim gördüğü Godolphin Okulunda, sınıf arkadaşları arasında en başarısız öğrenci olduğu rivayet olunur. 13 yaşından itibaren şiirleri ve oyunlarını kaleme almaya başlamıştır.
Henüz 23 yaşındayken, ilk şiir seçkisi "The Wanderings of Oisin and Other Poems" 1889 yılının Ocak ayında yayınlanmıştır. Ancak Yeats, yazdığı edebi eserlerden para kazanmak için çok çaba sarf etmiştir. Hatta bu amaçla William Blake'in tüm eserlerini yayımlayan Edwin Ellis ile işbirliği yaparak, irlanda folkloru ve şiiriyle ilgili bir kaç antoloji hazırlamış, çok sayıda tanıtım sayısı ve makale yazmıştır.
1938 yılının Kasım ayında "Under Ben Bulben" adlı şiirini yazdı. Bu şiirde mezar taşı üzerine yazılmasını istediği bölüm de bulunuyordu. 28 Ocak 1939'da Fransa'nın güneyinde öldü ve Roquebrune'e yakın bir yere gömüldü.
Babasının babası ve onun babası protestan rahipleriydiler. Babası John Butler Yeats, çocuklarına kendindeki yetenekler ve sanat aşkını aşılamış olan çok yetenekli bir sanatçıydı. Şairin erkek kardeşi Jack Yeats irlanda'nın 20.yy'da yetiştirdiği en tanınmış sanatçılardan biriydi. Kız kardeşleri Lily ve Lolly ise irlanda'nın "Irish Arts and Crafts" olarak bilinen sanat akımının önde gelen sanatçılarıydı.
Wlliam Butler Yeats'in eğitim döneminde hiçbir zaman iyi bir öğenci olamaması şaşırtıcı bir gerçektir. Londra'da eğitim gördüğü Godolphin Okulunda, sınıf arkadaşları arasında en başarısız öğrenci olduğu rivayet olunur. 13 yaşından itibaren şiirleri ve oyunlarını kaleme almaya başlamıştır.
Henüz 23 yaşındayken, ilk şiir seçkisi "The Wanderings of Oisin and Other Poems" 1889 yılının Ocak ayında yayınlanmıştır. Ancak Yeats, yazdığı edebi eserlerden para kazanmak için çok çaba sarf etmiştir. Hatta bu amaçla William Blake'in tüm eserlerini yayımlayan Edwin Ellis ile işbirliği yaparak, irlanda folkloru ve şiiriyle ilgili bir kaç antoloji hazırlamış, çok sayıda tanıtım sayısı ve makale yazmıştır.
1938 yılının Kasım ayında "Under Ben Bulben" adlı şiirini yazdı. Bu şiirde mezar taşı üzerine yazılmasını istediği bölüm de bulunuyordu. 28 Ocak 1939'da Fransa'nın güneyinde öldü ve Roquebrune'e yakın bir yere gömüldü.
ne kadar anırsan boşuna
eşekliğini...
bizim kadar gürültülü ilan edemezsin
bizim
radyomuz var
pikabımız var
teybimiz var
ve insanlar nutuk çekerken
hoparlör kullanırlar
(bkz: ümit yaşar oğuzcan)
eşekliğini...
bizim kadar gürültülü ilan edemezsin
bizim
radyomuz var
pikabımız var
teybimiz var
ve insanlar nutuk çekerken
hoparlör kullanırlar
(bkz: ümit yaşar oğuzcan)
armada'dan çıkıp dolmuş beklerken, makam aracıyla geçen rte'yi görmek...
cemal süreya'nın bugünde okunmamasını salık verdiği muazzam bir şiiri vardır.
(bkz: biliyorum sana giden yollar kapalı)
(bkz: biliyorum sana giden yollar kapalı)
Kiralık Konak, Yaban'ın popülerliği bir yana bırakılırsa gerek içeriği, gerek kişilerinin işlenişi, gerekse kurgusu bakımından Yakup Kadri'nin romanları arasında önemli bir yer tutar. Türk romanının köşe taşlarından oluşu, değerini günümüzde de koruması ise konu edindiği gerçekliğin, değişik boyutlarda da olsa sürmesinden gelir. Türk toplumunun tarihsel gelişim sürecinde ilk belirtileri onsekizinci yüzyılda görülen ve Tanzimat'la somutlaşan Batılılaşma olgusuna bağlayabileceğimiz bir gerçekliktir. Bu Kiralık Konakla Yakup Kadri, altyapısından üstyapısına bir değişim sürecine giren Türkiye'de, bu sürecin sonucu olan bir sorunsalı getirir gündeme. Zaman dilimi olarak da bu sorunsalın belirgin biçimde yaşadığı ikinci Meşrutiyet dönemini seçer.
ikinci Meşrutiyet salt mutlakiyetçi yönetimin sona erdirildiği siyasi bir devrim olarak ele alınamaz. Geleneksel toplum yapısının çözüldüğü, sınıflaşmanın belirginleştiği bir tarih sürecinde sivil-asker bürokratların, dışa bağımlı egemen güçlerin desteğinde yönetime el koyması olayıdır temelde. Ama Türk burjuvazisi üretim güçlerini geliştirecek, üretimin toplumsallaşmasını sağlayıp hızlandıracak güçte olmadığı, değişim toplumun kendi iç dinamiklerince belirlenmediği için çöküntü durdurulmadı, tersine hızlandı. Böylece, Türkiye'nin yukarıdan aşağıya kapitalistleşmesi süreci içinde, yapı kendi iç dinamiğiyle değişmedi. O zaman doğrudan doğruya saldırıya uğrayan doğa kendisi değil, hayat tarzı, değerler, ahlak, kısacası kültür oldu.
alıntı: "Murat Belge / Birikim, s:2, 1975"
Bu açıdan bakılınca yapısal bir çözülüşün, toplumun bütün kesimlerine, hayata yansıyan bir çöküntünün romanıdır, Kiralık Konak. Değer yargılarının alt üst olduğu bir dönemi kuşaklar arası çatışmayı odak alarak anlatır Yakup Kadri. Batıya öykünme ve bu öykünmenin yarattığı toplumuna yabancılaşma olgusu, dünya görüşünün, buna bağlı olarak da yaşama biçiminin, değişmesi, insanlar arası ilişkilerdeki yozlaşma romanın çatısını oluşturur. Roman kişileri de bu çatı içinde ve sınıfsal konumlarıyla yansıtılır.
ikinci Meşrutiyet salt mutlakiyetçi yönetimin sona erdirildiği siyasi bir devrim olarak ele alınamaz. Geleneksel toplum yapısının çözüldüğü, sınıflaşmanın belirginleştiği bir tarih sürecinde sivil-asker bürokratların, dışa bağımlı egemen güçlerin desteğinde yönetime el koyması olayıdır temelde. Ama Türk burjuvazisi üretim güçlerini geliştirecek, üretimin toplumsallaşmasını sağlayıp hızlandıracak güçte olmadığı, değişim toplumun kendi iç dinamiklerince belirlenmediği için çöküntü durdurulmadı, tersine hızlandı. Böylece, Türkiye'nin yukarıdan aşağıya kapitalistleşmesi süreci içinde, yapı kendi iç dinamiğiyle değişmedi. O zaman doğrudan doğruya saldırıya uğrayan doğa kendisi değil, hayat tarzı, değerler, ahlak, kısacası kültür oldu.
alıntı: "Murat Belge / Birikim, s:2, 1975"
Bu açıdan bakılınca yapısal bir çözülüşün, toplumun bütün kesimlerine, hayata yansıyan bir çöküntünün romanıdır, Kiralık Konak. Değer yargılarının alt üst olduğu bir dönemi kuşaklar arası çatışmayı odak alarak anlatır Yakup Kadri. Batıya öykünme ve bu öykünmenin yarattığı toplumuna yabancılaşma olgusu, dünya görüşünün, buna bağlı olarak da yaşama biçiminin, değişmesi, insanlar arası ilişkilerdeki yozlaşma romanın çatısını oluşturur. Roman kişileri de bu çatı içinde ve sınıfsal konumlarıyla yansıtılır.
Osmanlı döneminden bu yana, batılılaşma daha çok bürokratlar ve paşalar etrafında şekillenmeye başlamıştır. Hal böyle olunca batılılaşma süreci de hızla yayılmaya başlamıştır. Çünkü o dönem içinde en ilerici, aydınlanmaya açık olan ve batının üstün taraflarına vakıf olan kesim onlardır. Bir başka gerçek daha vardır ki, değişimlerin pek çok koldan
ve hızlı olması toplumsal hayatta bir şaşkınlığa yol açmıştır. Kültürü, gelenekleri,teknolojisi ve değer yargılarıyla bir bütün olan Batının bazı unsurlarının alınmış olması ve diğer unsurların tamamlanmamış olmasından dolayı Batılı yaşayış ve
düşünce biçimi, Türk toplum hayatına tam manasıyla geçirilememiştir. Daha sonra bu durum, toplumun dinamikleri arasındaki homojenliği bozmuş ve birbirlerinin hayatlarını bilmeyen, birbirlerinden habersiz yaşayan, toplum birimleri meydana
gelmiştir.
Bunun yanında batılılaşma, ani değişimden dolayı doğru algılanma fırsatı bulamamıştır. içinde yaşadığımız dönemde de gördüğümüz üzere Batının neyini alıp neyini bırakacağız ikilemi, farklı kültürler arasında sıkışıp kalmış kararsız insanlar yaratmıştır ve yaratmaya da devam ediyor...
durup sorgulayamayacak kadar hızlı yaşıyoruz da peki nereye gidiyoruz? varacağımız yeri bilmemiz gerek, sapacağımız yeri de elbet!..
ve hızlı olması toplumsal hayatta bir şaşkınlığa yol açmıştır. Kültürü, gelenekleri,teknolojisi ve değer yargılarıyla bir bütün olan Batının bazı unsurlarının alınmış olması ve diğer unsurların tamamlanmamış olmasından dolayı Batılı yaşayış ve
düşünce biçimi, Türk toplum hayatına tam manasıyla geçirilememiştir. Daha sonra bu durum, toplumun dinamikleri arasındaki homojenliği bozmuş ve birbirlerinin hayatlarını bilmeyen, birbirlerinden habersiz yaşayan, toplum birimleri meydana
gelmiştir.
Bunun yanında batılılaşma, ani değişimden dolayı doğru algılanma fırsatı bulamamıştır. içinde yaşadığımız dönemde de gördüğümüz üzere Batının neyini alıp neyini bırakacağız ikilemi, farklı kültürler arasında sıkışıp kalmış kararsız insanlar yaratmıştır ve yaratmaya da devam ediyor...
durup sorgulayamayacak kadar hızlı yaşıyoruz da peki nereye gidiyoruz? varacağımız yeri bilmemiz gerek, sapacağımız yeri de elbet!..
(*) işaretli, doldurulması zorunlu olan tüm boşlukları doldurmuşsunuzdur...
yer; doğrudur...
zaman; doğrudur...
sarılıp kendinize heyecanla beklersiniz... oysa yeni sürprizler peyda olunmuştur.
hüsranla izlersiniz... izledikçe solar sizin "gerçek" dedikleriniz...
dün, kayıp gider elinizden... yarın hiç bilmediğiniz bir yerlere saklanmıştır hünerle, siz gözleriniz kapalı sayarken...
sonra gözlerinizi açarsınız birden... ardakalan, en azından bugünü kurtarmaya çalışan bir "sen"!..
öyle işte!
"bazen, ne yaparsan yap; olmuyor bazen..."
yer; doğrudur...
zaman; doğrudur...
sarılıp kendinize heyecanla beklersiniz... oysa yeni sürprizler peyda olunmuştur.
hüsranla izlersiniz... izledikçe solar sizin "gerçek" dedikleriniz...
dün, kayıp gider elinizden... yarın hiç bilmediğiniz bir yerlere saklanmıştır hünerle, siz gözleriniz kapalı sayarken...
sonra gözlerinizi açarsınız birden... ardakalan, en azından bugünü kurtarmaya çalışan bir "sen"!..
öyle işte!
"bazen, ne yaparsan yap; olmuyor bazen..."