bugün

entry'ler (594)

sevilmeyen hitap şekilleri

yavuşaaaağm derdim lan ben.
valla billa

beşiktaş

bir takımın büyük veya büyük olmama durumunu belirleyebilmek için önce büyüklük nedir bunu belirlemek lazım. büyüklük şampiyonluk sayından mı geçer ? benim için değil. büyüklük taraftar sayısından mı geçer ? benim için değil. büyüklük yıldız futbolcu sayısından mı geçer ? benim için yine değil. büyüklük hakemleri baskı altına alıp maçlarda lehine karar verdirebilme yetisinden mi geçer ? benim için değil.
bir sevgiyi tanımlayamamaktır bazen büyüklük. niye bu kadar sevdiğini bilememektir bazen büyüklük. ben eğer beşiktaşı neden bu kadar çok sevdiğimin mantıklı bir açıklamasını kendime yapabilseydim belki de bu kadar sevmezdim bu camiayı.
benim için en büyük sensin beşiktaş, sebebini bilmediğim hala bana böyle düşündürdüğün için en büyük sensin.

B E Ş i K T A Ş U L A N !!!

alevilerin dini yoktur

peygamber efendimiz (s.a.v) bir gün bir kaç sahabe ile birlikte dağlık bir bölgeye gitmiş. burada hayvanları otlatan bir çoban görmüşler ve bu çoban yüksek bir yere çıkıp aşağıya doğru yuvarlanıyormuş. bunu defalarca yaptığını gören peygamber efendimiz ve sahabeler çobanın yanına gitmiş. sahabelerden biri " ne yapıyorsun ey celal (isimden emin değilim)" dediğinde çoban " Allah'a ibadet ediyorum" demiş. sahabelerden bir başkası " böyle mi ibadet edilir Allaha ? yuvarlanmayı bırak namaz kıl, dua et " minvalinde şeyler söylerken peygamber efendimiz o sahabeyi durdurmuş ve " Bırak ibadetini istediği gibi yapsın, o Allah'a o şekilde yakın olduğunu düşünüyor, o şekilde ibadet ediyor, karışmayın" demiş.

buradan çıkarılması gereken bir ders var sevgili sözlük ahalisi... siz Allah ile kendi aranızda olanlarla ilgilenin, bırakın başkalarının inançlarını sorgulamayı. siz kendinizden sorumlusunuz, kişi gerçekten kendi ibadeti ile meşgul olur ise diğer insanların ibadetlerini yargılayacak, sorgulayacak zaman bulamaz.

biraz tasavvufi yazılar okuyun. bırakın insanlar ibadetlerini istedikleri gibi yapsın. kimsenin vebalini almayın.

persona

'Sinema var, o halde düşünüyorum’ diyor Jean Luc GODARD..’Persona’ nasıl yorumlanabilir? Alfred Hitchcock' a göre gelmiş geçmiş en iyi film', Slavoj Zizek’e göre ‘gerçeklikten daha gerçek’ bir filmdir. Ama her şeyden önce herkesin üzerinde ahkam kesemeyeceği, Bergman’ın en iyi, dünyanın en etkili filmlerinden. Neredeyse üzerinden yarım yüzyıl geçmesine rağmen, bir türlü aşılamayan, düşündükçe düşündüren, sorguladıkça katman katman çoğalan bir dipsiz anafor..En azından yorum demesek de filmin içine girip, herkesin denediği raksı ben de yapmaya çalışayım. Her şeyden önce kendi hesabıma eklemeliyim ki Liv Ullman beni en çok etkileyen karakter oyuncusu.. O yeşil gözlerindeki derinlik, insanın girip içine kaybolmak isteyeceği cinsten. iyi dikkat edilirse yüzü hiçbir makyajı kabul etmeyecek bir estetik bütün. Eğer makyaja zorlanırsa o ruhani gizem bozuluyor. .Bergman’n değişmez görüntü yönetmeni Sven Nkvist, yine fotoğraf kareleriyle bizleri büyülüyor. Evet, yaşamımızda hangimiz toplum içinde kullandığımız maskelerden şikayetçi olmadık? Yalan ve sahte gülümsemelere karşı aynı yapmacık zorlama gülümsemeleri fırlatmadık mı? inanılmadığını bildiğimiz halde hep yalanlara başvurmadık mı? Bazen her şeyden vazgeçip kendimizi dağlara vurmak istediğimiz olmadı mı? Bazen o kadar hassas olduk ki, kimseyle konuşmadık, hayata küstük, yalan söyleyen tüm insanlardan nefret ettik. Bergman bir söyleşide filmin doğuş öyküsünü anlatırken şöyle diyor : ‘Bir gerçeklik krizi beni düşüncemi açıklamaya yöneltti. Gerçek nedir ve kişi ne zaman gerçeği söylemelidir? Cevabı o kadar güç geldi ki, sonunda gerçekliğin tek biçiminin sessizlik olduğunu düşündüm. Sonunda bir adım daha ileri giderek, bunun da bir rol, bir cins maske olduğunu keşfettim’. Film hepimizin günlük yaşamda maskeler (persona kısaca maske demek) kullandığını, gerçek davranış ve düşüncelerimizi sergilemediğimizi ve zamanla bu role alışarak kendimize yabancılaştığımızı veya içimizdeki gerçek ben ile maskenin çatışmasından kurtulamadığımızı imgeler. Oysa cesur ve güçlü kişilik sahipleri (bu filmde Elizabeth’ in suskunluğu seçmesi) kendinin gerçekte kim ve ne olduğunu fark edip, maskeleri bir yana atarak sahteliğe direniyor. Birçoğumuz buna cesaret edemiyor, toplumun bize tüm dayatmalarına karşı ya yaşam boyu içimizde çatışıp duruyoruz, dışarıya karşı her şey normalmiş gibi davranıyor, ya da ilerde bir şekilde kafayı yiyoruz. Elizabeth bilinçli olarak suskunluğa gömülünce doktoru o meşhur replikte şöyle der : "Anlamadığımı mı zannediyorsun? Var olmak denilen o umutsuz düşü.Olur gibi görünmek değil, var olmak. Her an bilinçli, tetikte, aynı zamanda başkalarının huzurundaki varlıkla kendi içindeki varlık arasındaki o yarılma, baş dönmesi ve gerçek yüzünün açığa çıkarılması için o bitimsiz açlık. Ele geçirilmek, eksiltilmek ve hatta yok edilmek. Her kelime yalan, her jest sahne, her gülümseme yalnızca bir yüz hareketi.. intihar etmek? Hayır. Fazlasıyla iğrenç. insan yapamaz ama hareketsiz kalabilir, susabilir, hiç değilse o zaman yalan söylemez. Perdelerini indirip içine dönebilir. O zaman rol yapmaya gerek kalmaz. Birkaç farklı yüz taşımaya ya da sahte jestlere inanır insan. O gördüğün gibi gerçeklik bizimle dalga geçer. Sığınağın yeterince sağlamdı. Her tarafından yaşam parçaları sızıyor ve tepki vermeye zorlanıyorsun. Kimse gerçek mi yoksa sahte mi diye sorgulamıyor. Kimse sen gerçek misin, yoksa yalan mısın demiyor.’ Alma ile Elizabeth gittikleri adada zamanla roller değişir ve aynı maskede erirler. Sinemanın o ender sahnesinde, Alma ile Elizabeth’in yüzleri birleşir. isimlerinin anlamları da tesadüf değil: (Alma =ruh, Elizabeth= tanrının kızı)..Artık Alma anlatır Elizabeth dinler. Topluma göre günahlarını Elizabeth’e itiraf eder. Kimilerince dünyanın en erotik öyküsü kabul edilen 4 kişilik grup sex, hamile kalış ve çocuğun aldırılması. Elizabeth’in de tam simetriği, sanatçı kişiliği ve sorumluluk duyguları nedeniyle doğan kendi çocuğunu bir türlü kabul edemeyişi ve sevgisizliği.. Alma bir mektup nedeniyle Elizabeth’in bu sanatçı kibrinin ve sevgisizliğinin kendine de gösterildiğini görünce tepki duyar. Elizabeth, adaya gelen kocasını, Elizabeth’in maskesi olan Alma nın görüntüsüyle karşılar. Gerçek maskesiz Elizabeth ise yanlarında dinlemektedir. Yine o müthiş sahnede, önce Elizabeth’in dinlemesini izleriz sonra aynı replik başa sarar. (hayır film kopyasında bir kayma yok) bu kez Alma konuşurken yani Alma’nın yüzünü görürken, aynı repliği tekrar dinleriz. Çünkü ‘Dinlenilen ve anlatılan şey aynı değildir.’ Uzatmazsak, filmde bir çok tartışılan sahne de var: Açılış jeneriğindeki erekte olmuş penis, filmin sonundaki erkek çocuğun Elizabeth’in çocuğu olup olmadığı, nelerin düş nelerin gerçek olduğu vs.. Maskeleri düşürelim, bir de öyle deneyelim; belki gökkuşağı dünyaya doğar..

fatih sultan şarap içer miydi

http://inciswf.com/1304375737.swf

kültürlü türk kızı

(bkz: 404 not found)

fatih sultan şarap içermiydi

http://inciswf.com/1304375737.swf

küfür eden her insan ın barbar olması

yanlış bir önermedir. küfür yerinde ve tadında edildiğinde iyidir. ota baka küfürle cevap vermek değil demek istediğim ama bazı durumlarda yüzlerce kelime söyleyeceğin yerde bir küfür etmen durumu kurtarır.

doğa rutkay ın ekmeğin fiyatını 4 tl zannetmesi

ne bekliyordunuz ki zaten ? sorusunu akıllara getirir. o kadar parası olan bir insan her sabah bizim gibi gidip fırından bakkaldan ekmek mi alacak ? bunu onun için yapan bir sürü insan vardır zaten. ha bunu bilmemesi doğru değildir elbet ama şaşırmamak lazım yine de.

roy makaay ne oyuncuydu mna koyim bee diyen kız

bacımızdır o saatten sonra.

erkeklerden kızlara tavsiyeler

çirkin kızlar üzülmeyin, kitap okuyun. güzeller siz de okuyun, güzeliz diye kültürsüz kültürsüz dolanmayın. hem güzel hem kitap okuyasanız pm atın. öptüm.

nutella vs sarelle

ikisi de bir peripella etmez.

bugün seçim olsa oy verilmeyecek parti

akp,chp,mhp,bdp,sp,tkp ...

95 li üniversite öğrencisi

çok gariptir. kaç ortalı defter alalım hocam sözünü duydu bu kulaklar sözlük. hoca tenezzül edip cevap vermedi tabi.

deniz sipahi

müzikal yeteneği olduğunu kanıtlamış oyuncudur. akustikhane programındaki coverları gerçekten dinlenesidir.

türbanlı kızların bakire olmaması sorunsalı

(bkz: üstü mekke altı paris)

dünyanın en büyük yalanları

sen daha iyilerine layıksın.
sorun sende değil bende.

ceylan ertem

(bkz: selam ben ceylan ertemin sol eli)

bira fm

biz seni gazeteye sarar yine içerdik, gitmeseydin keşke.

güzel şeyler

kemalpaşa tatlısıdır.