bugün

bir kıza kur yaparken ortaya çıkan mal arkadaş

Yıllar öncesinden bir mal arkadaş hikayesi daha.

Lise çağlarındaydık. Soğuk geçen kıştan sonra, bahar gelmiş, güneş sıcak yüzünü göstermeye başlamıştı. Okula giderken mont, kaban gibi ağırlıkları taşımıyorduk artık. Her okul günü olduğu gibi, yine aynı yere, okula gitmek için dolmuşa bindiğim yere gittim. Bineceğim dolmuş doğu yönünden gelecekti, her sabah olduğu gibi. Malum güneş de doğudan yükselir. Dolmuşun gelip gelmediğine bakarken gözlerim kamaşıyordu güneşten. Güneş, O sarı ışık, o kadar güçlü ki; gözlerimi kısarak bile zor bakıyordum.
Herşey normaldi. Hatta içtiğim sigaranın izmaritini her sabah yaptığım gibi yolun kenarındaki mazgaldan içeri atmaya çalıştım. Ve her şey o kadar olağan seyrindeydi ki, mazgalı yine tutturamamıştım. Kaldırımdaydım, insanlar gelip geçerdi. Yine bir insan silüeti geliyordu işte. Adım adım yaklaşıyordu, güneşten dolayı göremedim her sabah olduğu gibi. Ya işe gitmeye çalışan biri, ya benim gibi bir öğrenci, ya da sabah sporuna çıkmış takdire şayan insan...
Yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı. Ve gördüm, aman allah'ım, bu ne böyle bu nasıl bir güzellik. Masal Perisi gibi, sabah sabah hangi masaldan çıkıp gelmiş bu güzellik böyle.
Bu normal güzel bir kızsa, o zamana kadar güzel dediklerim neydi peki? O yaşa kadar öğrendiğim tüm güzellik anlayışı tamamen yerle bir oldu. Deprem etkisi yaptı adeta zihnimde. Yanımdan geçerken bakıp gülümsedi, bense enkaz altında kalmış bilincimi kurtarmaya çalışırken gülümseyemedim bile. Bakakaldım öylece, içten içe bir çığlık attım sesimi duyan var mı diye.
Geçti gitti yanımdan süzüle süzüle. Gözlerimle takip ettim, kayboldu sabah mahmuru sokakta. defalarca geçti gitti dolmuşlar önümden. Binemedim hiçbirine.

Okuldan döner dönmez soluğu orada alıyordum artık. Köşedeki market tanıdıktı, hiç de sevmezdim adamı, ama ahbap olmuştum o hiç sevmediğim insanla, sırf o güzelliği görebileyim diye. Ama göremiyordum, geçmiyordu bir daha oradan. sonra bir sabah yine orada okula gitmek için dolmuş beklerken onu gördüm. Hem de hiç akıl edip bakmadığım bir yerde. Karşı apartmanın 4. katında... balkonda... Bana bakıyordu.
Günler geçti böyle, her seferinde "bu defa aşağıya insin konuşacağım" diye geçiriyordum içimden. Ama her aşağıya indiğinde, sokak lambasının direği gibi put kesiliyordum. Konuşamıyordum.
Günler haftalar geçti. Artık konuşmaya gerek kalmamıştı, gözlerimizle konuşuyorduk. Her şey çok güzeldi benim için. Ona bakmak, onun da bana baktığını görmek yetiyordu neredeyse. Uzaktan uzağa seviyordum onu. Ama artık konuşacaktım. Kesin kararlıydım. Önce küçük bir araştırma yapmak gerektiğini düşündüm. Kimdir, adı nedir? O sokakta oturan bir arkadaşım vardı. En yakın arkadaşlarımdandı. Çaktırmadan ona sordum bir gün yine o sokaktan geçerken arkadaşımla. Balkondaki kızı göstererek, "hacı abi şu kız kim lan? diye sordum arkadaşıma. "Hangi kız?" dedi. Balkonu işaret ettim. Yine balkondaydı, yine bana bakıyordu. Arkadaşım kıza baktı. Gözleri doldu resmen. "Sorma" dedi, "sorma"...

korktum, "eyvah" dedim kendi kendime. Yoksa onunla mı sevgili idi. Anlatmaya başladı arkadaşım. O kızı yıllardır sevdiğini, uzaktan akraba olduklarını, ailece görüştüklerini falan anlattı. Bir kaç hafta öncesine kadar iyi muhabbetleri varken, bir kaç haftadır konuşamadığını, kıza hiç açılamadığını, ama artık kesinlikle konuşacağını söyledi.

Sonra bana döndü, "neden sordun?" dedi tuhaf tuhaf bakarak. ben de "hiç, geçen babası marketten gazete alması için seslendi de, adam bana söyledi sandım. merak ettim öylesine" diye saçma sapan uyduruk rezil bir cevap verebildim sadece.

Bir daha orada dolmuş beklemedim, o sokaktan geçmedim.

Geçenlerde yeğenimi almaya gitmiştim semtimizdeki ilk okula. Küçük bi çocuk anne anne diye seslendi bana doğru koşarak. irkildim, lan noluyo? ne annesi, bende anne olacak tip mi var bu saç-sakalla? Çocuk koşarak yanımdan geçti gitti birkaç metre arkamda bir kadına sarıldı, sanırım annesiydi. Aman Ya Rabbi? O kadın, çocuğun annesi...
Yine bakışıyorduk, çocuğun hadi gidelim çekiştirmelerine aldırmadan bana bakıyordu, ne yalan söyleyeyim hafif gözlerim doldu. Yıllar geçmiş olmasına rağmen beni unutmaması duygusal bir sevinç hali yarattı bende. E tabi yine konuşamadım aynı geçmişte olduğu gibi. O zaman arkadaşım vardı arada, şimdi anne diyen bir çocuk...

işte böyle her hatırladığımda da saydırırım o arkadaşıma,
Be gerizekalı insan, biz en yakın arkadaştık, her şeyimizi konuşurduk, hani derler ya bir lokma ekmek, onu bile paylaşırdık. Madem böyle bir derdin vardı, neden daha önce anlatmadın bana. Neden anlatmadın da, ben de o kızı sevinceye kadar bekledin. Sen ne kadar gerizekalı bir insansın. O soruyu sana sormuş olmasaydım, belki de evlenecektim o kızla ve sen beni şerefsiz bilecektin belki de.

Sen tek başına çekerken bu acıyı, bana da, Ve okulun bahçesindeki bakışlarından anladığım kadarı ile ona da yaşattın...