bugün

facebook entelektüeli

saat 12 gibi dışarıya çıkan insanların, aşırı sıcak yüzünden amokaçi olarak eve döndüğü bir gündü. kısacası, akşam haberlerinde, sıklıkla atv nin kullandığı ''cehennem sıcakları geliyorrr'' sıcakları gelmemişti. çünkü; yok böyle bir cehennem olum. o kadar sıcaktı ki, bazıları eve gitmeden işportadan saat alıp ''ben saat satıcam yaa'' diyerek karafatmalar gibi sokak aralarında dağılıyordu. ''neden saat sektörü zencilerin elinde lan'' sorunsalı beynimi kurcalamaya başladı işte. sen kalk koskoca dünya kupasının oynandığı afrika dan, türkiye ye saat satmaya gel. ayrıca neden saat sektörü? git vuvuzela, kukuleta ya da ne biliyim çikolata falan sat.

tam en sevdiğim parçayı açmış ve sokaklara adeta bir süpermen olarak atılacağım anda ''yağmur yağar al yanına şemsiyeni'' sözleri beni tekrar gerçek hayata döndürdü. ''yağmaz yaa, bakasana açar bu açar ehehe'' gibisinden nafile yakarışlarıma rağmen, mecbur ikna olmuş ve şemsiyeli bir süpermen olmuştum artık. ''ehehe pelerin yerine şemsiye'' diye kendimi avutuyor, şapşal şapşal açıp kapatıyor, bir yandanda eğer hoş bir kız görürsem ıslanmasın diye şemsiye tutarım gibisinden hayaller kuruyordum. ve tüm bu sevimli, tertemiz hayallere rağmen, muhteşem şansım yine yaver gitmiş deli gibi güneş açmıştı. artık ev ahalisinin ''yağmur yağacak, meteoroloji öyle söyledi'' sözleri aklımdan çıkmıyor, yolculuk boyunca bir yandan meteorolojiye küfür ediyor, bir yandanda elimdeki şemsiyeyle bana odaklanan ''bu ne lan şemsiye memsiye, havaya bak ayııı'' gibisinden meraklı bakışlara ''ehehe işte, napalım yağmadı..'' kerizliğinde gülücükler saçıp, kara sinek gibi hızlı hareketlerle, fıldır fıldır oynayan gözlerle geçiştiriyordum. suç kimdeydi bilmiyorum ama kendimden nefret ediyordum.

nihayet bu iğrenç günün sonuna yaklaşmıştım. yatağıma uzanmış ''neden insanlar böyle? neden kimsede hoşgörü kalmadı? yaptık işte bi hata! eskiden buralar hep dutluktu. nerede istanbul beyfendileri...ühüüü'' gibinsen aptal şeyleri düşünmek yerine kendime gülüyordum. deli gibi... hala başka insanları takmanın, ömrümde 2. kez görmeyeceğim insanları umursamanın toplum içinde ne kadar büyük bir zayıflık olduğuna, onların düşüncelerini önemsemenin günümüz dünyasında hayata 1-0 yenik başlamak demek olduğunu bilemememe, belkide kabul edememe gülüyordum. doğrusu bu mu? bilmiyorum... pek demekte istemiyorum aslında. tamam lan tamam, o kadar iyi birisi değilim bende biliyorum. bu düşünceler beynimi kurcalarken hızla doğrulup ''acaba komik videolar yüklenmişmidir face e ehehehe'' diye kendimi çalışma masama attım. işteee aradığım mutluluk burada!! evettt ajdarrr, ercikkkk, flash tv,beyblade sabri, yılmaz morgül,nihat doğan ve daha nice abuk video. acaba facebook un kurucusu bunları tanısa, videolarını görse ''ulan ne biçim olmuş bizim site. harvard dan biz eski arkadaşları bulalım, arada belki kız düşer hoplatırız falan diye yapmıştık halbuki.'' diyerekten insanlık namına komple kapatırmıydı siteyi diye düşündüm. sonra '' ona ne lan? adam işyerine bile terlikle gidiyo kimin umurunda, karıyıda kızıda götürüyordur şrefsiz'' diyerek, yılmaz morgül ün ''türk musikisinde herkes iki yüzlüü böüüüü'' tadında ağladım. hızımı alamadım kendime bir tanede tokat attım. gözüm doldu. yanağıma sağ sıvaz yapıp, burnumu çeke çeke videolara bakmaya devam ettim. işte tam o esnada, hemen nihat doğan ın altında onu gördüm. evet jazzdı bu. ne kadar olmuş adını kullanmayalı, dinlemeyeli. elim varmadı basmaya sadece kimin paylaştığına bakabildim ve bin kat daha şaşırdım. evet bu oydu lan. dışarıda arabesk söyleyen, böğründeki kılları sergilemeyi çok seven, altın kolyesi ve bilekliğiyle pek bir müslüm baba geçinen serkan dı.

facebook entellektüellerinin en büyük yanılgıları, paylaştıkları şeylerin üzerinden prim kazanırken, bu videoları sanki kendileri çekmiş, bestelemiş gibi triplere girmesidir.

boslukta suzulen - 2010

profiline girdiğimde sanki karanlık çağa doğru gerileyen bir zaman makinasındaydım. paylaşılan videolar bir zamanlar tanıdığım serkan a ters düşüyor fakat ''daha eski gönderiler'' e bastıkca biraz daha yaklaştırıyordu. evet! bir facebook entellektüel in doğuşuna tanık oluyordum.

yann tiersen - la noyee [HQ] (harika çekim, süper ötesi falan bişeyler)
(4 haziran, 22:30) yorum yap beğen paylaş
ayça, aslı, ece, melis ve 5 arkadaş daha bunu beğendi.

ayça: ayy çok tatlı bir parçaymış bu serkann.
serkan: teşekkürler ayça:)) (şuan serkan'ın profilinde bu smiley e tekrar bakıyorum ve o kadar samimiyetsiz ki, inanamazsınız dostlarım. parantezi bile iki tane koyuyor çakal.) en sevdiğim sanatcı. fransızların dahi çocuğu olarak adlandırılıyor kendisi. amelie nin soundtrack lerini de yapmış. o filmide izlemelisin kesinlikle.:))
aslı: serkannn!! çok tatlı şarkıı.
serkan: evet aslıcım. geliyorlar 11 temmuzda istanbul a. orada olacağım.:))
ayça: bendee bendee..
serkan: hehe gel tabi tatlım. (vay ırz düşmanı.)

facebook entellektüelleri yorum yapanların tipine göre cevap verir. eğer olumsuz ve çirkin kişiler tarafından yorum yapıldıysa kimse görüp kendisini yanlış tanımasınlar diye hemen silerler.

boslukta suzulen - 2010

''daha eski gönderiler'' dedikce, günümüze kadar serkan ın nasıl erkek arkadaşlarını sindirdiğine şahit oldum. daha önceki 15 video da bir erkek bile beğenmezken, 2009 yılındaki beğenme ve yorum oranlarındaki istatistiklerde artık erkeklerde vardı. hemde en muharreminden.

en iyi kısa film - 5 ödül almış diyorlar. kesinlikle izleyin!!!!!!!!!!!!!
( 1 şubat 2009, 01.22) yorum yap beğen paylaş
aslı, mustafa, ramazan, süleyman ve 2 kişi daha bunu beğendi.

aslı: serkannnn. çok güzelmişş.. ama sonu çok üzücü :(
serkan: evet aslı çok tatlı bi kısa film. 2007 de avrupa nın en iyisi seçilmiş diyorlar. ama bence daha iyileri vardı o yarışmada. yinede güzel çekmişler. ama kesin jüride bi çakallık oldu.:))
muharrem: bu ne lan böyle serkan? hiçbişey anlamadım. hemen bitti... (işte silinecek bir yorum.)

ve yıl 2008 serkan ın facebook hesabı aldığı ve herşeyin başladığı tarihe gelmiştim artık. bütün günleri, videoları, yorumları küfürlerle dolu bir insan karşımdaydı. srdar ortç ın son hali ve ilk hali arasındak fark gibiydi herşey. çok karanlıktı.

- serkan şahin noldu lan? kaza yapmışın. peder ağzına sıçmış diyorlar.
+ sorma amk yaaa. hız yapıyorduk caddede. göremedik ışıkları. gitti ön taraf.
- s.ktir et moruk. akşam napalım taksim e gidip karı kız keselim, zarf atalım diyoruz. bakarsın iş düşer.
+ yok beyler ben yeni taktikler bulacağım böyle olmayacak.
- sen bilirsin moruk. hadi aeo.

herşeyin sonuna gelmiş, saatlerce serkan ı çözme isteğiyle yanıp tutuşan bünyemi nihayet yatağa atmıştım. fakat bu sefer acıyla irkildim. amokaçi kollarım kıpkırmızıydı ve üç vakte kadar amele yanığı olacaktı. ev ahalisinin ''yağmur yağacak, meteoroloji öyle söyledi'' sözleri yine beynime beynime vurmaya başladı. bir yandan meteorolojiye küfür ediyor, bir yandanda elimdeki şemsiyeyle bana odaklanan ''bu ne lan şemsiye memsiye, havaya bak ayııı'' gibisinden meraklı bakış atan ibnelere küfür ediyordum. hızımı alamadım, serkan ın profiline tekrar girdim ve en beğenilen videosuna ''sobelendin lan pezevenk yazdım''. dedim ya o kadar iyi birisi değilim. çünkü bende onlar gibiyim.

(edit: o değilde, şimdi baktım hemen silmiş yorumumu şerfsiz..)