bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

bu bir gerçek öznel! derstir gizli öznesi de içindedir.

özgürlük diye diye özgürlüğün içini boşaltan sen;
şimdi o "kafa karışıklığı"'nın alıcılarıyla boşuna oynama, zaten bundan sonra fabrika ayarlarına kendisi geri dönecektir.

dendendenyus ile konuştum her gece olduğu gibi dün gece de. önce hayyam dedi bana söyle ona "çok isteme kaderden başın derde girer" ve kader o köşe taşlarıysa eğer, o yalancı köşe taşlarını birdir birleyerek hep üstünden bir güzel atladım ben. sonra yahya kemal dedi bana. "artık demir almak günü" dedi. tereddüte düşemedim bile, kulak asıp geçemedim. kendi değerlerimde insanları hayallerime alıp ve çok büyüttüğümden çok farklı kimliklerle kendimi onlara bağladığımı gördüm. şimdi düşünüp de yaşadıklarımı hayatımın hatasının aslında sadece bu olduğunu gördüm. güçlüydüm daha da güçlendim. ayağa kalkıp haykırmayı ve aslında kimsenin varlığına ihtiyacım olmadığını gördüm. ve en güzeli de ne biliyor musun, senin benim hayatımda sandığın kadar yer etmediğini. aslında sadece kısa süren bir rüya olduğunu anladım. ben uyandım, şimdi uyuma sırası sende. güzel uyu, kendini kaptırırcasına, şarapların etkisini beyninde hisseder gibi uyu.
meçhule giden değil, hayatın en gerçeğine giden cesur bir savaşcıyım artık. zayıf bir deniz feneri olan ışığın yerine her sabah güneşe uyanan ve fethedilmemiş şehirlerde şakımak için giden bir savaşcı...boş sözleri yanına yaver almış, yaşanan her dakikayı gülerek anımsayan bir adam... geçmişle dalga geçerek uyandım ben uykumu son 24 saati katık ederek. evet "ben gördüm kulaklarım gördü"... şimdi sıra sende maskeli kedi; sen kendi dünyanda kendi oyunlarında, kendi sanrılarında başka bedenlere sarılarak uyu.

evet vefa ve vicdan... birisi istanbul'da bir semt diğeri ise orada bir kedi.

kalabalık: ne oluyor burda (homurtular)
levazımcı: dağılın lan hiç mi cenaze görmediniz!

01/04/2010