bugün

hz musa

mevlana'nın öğrencisi hüsamettin'e hz. musa hakkında anlattığı bir hadise:
musa her zamanki gibi tur dağına gidiyordu.yolda bir çobana rastladı ve onun allah'a şöyle hitap ettiğini gördü: ey allahım! ssen nerdesin? senin kölen olayım. saçını tarayıp, ayakkabını tamir edeyim. elbiselerini dikip sana sıcak süt ikram edeyim. elini öpüp senin ayaklarına masaj yapayım ve uykun gelince senin yatacak yerini süpürüp temizleyim. benim bütün koyunlarım ve onları gütmek için söylediğim 'hey, hey ve hi ha' sözlerim sana feda olsun." musa bu saçma sözleri duyunca sordu: "yahu sen kiminle konuşuyorsun?" "beni ve bu alemi yaratanla konuşuyorum." dedi. musa, "eyvahlar olsun. sen mahvolup kafir oldun. bu sözlerin küfür sayılır. ağzını pamukla tıka. bu saçma sözlerin anlamsızdır, zira allah bu tür şeyler muhtaç değildir. böyle konuşmaya devam edersen ateş senin gırtlağını yakar. büyümeye muhtaç olan kimse süt içer ve ayaklara sahip olan ayakkabı giyer." diye çobanı azarladı. çoban "ey musa sen ağzımı diktin ve pişmanlıktan canımı yaktın" deyip ahlar çekerek ormana doğru kaçtı. hemen allahtan musaya vahiy geldi, "ey musa sen benim aşık kulumu benden ayırdın. sen dünyaya beni sevdirmek için mi, yoksa insanları benden ayırmak için mi gönderildin? ben herkese bir nitelik ve anlayış verdim. ona göre övgü olan sözler sana göre küfür olabilir. biz sözlere bakmayız biz ruhuna ve iç alemine bakarız. ey musa edeplere riayet edenler başka, alalh aşıkları ise başkadır. aşıkların her nefesi yakıcıdır. viran olan köyden gelir vergisi alınmaz, aşık da birçok davranışlardan sorumlu değildir. eğer aşık hatalı sözler söylerse onu hatalı bulma ve kana bulaşırsa da onu yıkama." bu azarları işiten musa koşarak ormana doğru gitti ve çobanın izlerini takip ederek onu buldu ve "ey çoban! sana müjdeler olsun. sen edep ve düzene aldırma; perişan gönlün allah'a ne ve nasıl söylemek istiyorsa öyle söyle" dedi. allah insanın samimi niyetlerine bakar...