bugün

sadri alışık

türk sinemasının en büyük oyuncularından biri, belki de en büyüğü. yaklaşık yarım asıra tekabül eden oyunculuk kariyerinde, oynadığı filmlerde sürekli kendi sesini kullanan, dolayısıyla oyuncu olmanın en önemli şartlarından biri olan diksiyon ve ses tonlaması/vurgu gibi konularda da kendisini çok iyi yetiştirdiğini düşündüğüm sadri alışık, ilk gençlik yıllarından itibaren yeşilçam'ın tozlu yollarında yürümeye başlamıştır.

o dönemin en güzel kadınlarından biri olan çolpan ilhan'a abayı yakmış, daha sonra evlenmişlerdir. 70'lerin ortalarına kadar yaklaşık 30 yıl boyunca bazen mütevazı, bazen büyük yapımlarda rol almıştır. ancak malesef 70'lerde başlayan seks filmleri furyası, sadri babayı derinden yaralamış, sinemadan soğutmuştur. takip eden yıllarda çeşitli komedi filmlerinde yer almış, ancak çoğu zaman memleketin bu kaotik sinema ortamında hiçbir filmde bulunmamayı tercih etmiştir.

son filmi yengeç sepeti'nde yavuz özkan'la çalışmış, önemli bir oyuncu kadrosu (mehmet aslantuğ, derya alabora, oktay kaynarca, ege aydan, şahika tekand) içinde yerini alarak, aramızdan ayrılmadan önce türk sinemasının iz bırakan yapımlarından birine daha imzasını atmıştır.

alkolle, özellikle de çok sevdiği türk sanat musikisi eşliğinde gerçek dostu olarak bellediği rakısıyla arası her daim çok iyi olmuştur. zaman zaman tedavi görmüş, rakıdan ayrı durmak zorunda kalmıştır. rakısını yudumlayarak boğaz manzarasına karşı yazdığı güzel şiirleri vardır.*

oynadığı tuhaf ve kötü filmleri dahi muhteşem oyunculuğuya izlenir kılmıştır. o oynamaz, gerçekten olur. sesi titrer, inandırıcıdır, hissederek konuşur, hareket eder. türk sinemasının onun gibi bir oyuncuyu tekrar çıkartamayacağı düşüncesi insanı hüzne garkeder.

kendi kaleminden biyografisidir:

paşabahçede doğmuşum
sayı bilmişim sünnet olmuşum
koynumda pabuçlarım
uyanık uykular uyumuşum arife geceleri
kamalı bekir çamur ahmet bir de süleyman
ayak yapıp çift kaleler kurmuşum
cigaraya başlamış
tertemiz yataklarda pis rüyalar görmüşüm
tepelerde uçurtma
sokakta şarkı
karakollarda sabah
ekmek karnesi çay fişi
ihtilaller görmüşüm
kah kafa vurmuşum taşlara
kah can evimden vurulmuş
hanumanlar yıkmışım

üçüncü selim mustafa çavuş ve baküs
erik narı çiçek açmış şarkılar
yitik baharlarında gönlümün
ve kıpkırmızı bir granada akşamı
ispanya'da şatolar kurmuşum
oklar üşüştürüp gemiler batırmışım karadeniz'de
sancaktepe hadımköy'de nöbetlere kalmışım
daracık daracık sokaklara girmişim
ya dostlar tutup sofralar vermişim
ya ev bark kurup anasını satmışım
avarelik mavarelik etmişim
en sonunda oyuncu olmuşum olabildiğimce

1961 şişli

(bkz: bu da mi gol degil ha? söyleyin bunu da mı atamadım?)
(bkz: gol ulan allahina kadar gol be)