bugün

28 months later

açıkçası serinin iki filmi kimine göre sıradan kimine göre berbat olsada çok ilginç bir şekilde ben bu serinin hastalarından biriyim. yani arşivimde klasiklerin yanında tutuyorum oha dimi?

neyse beni geçelim, fragmana bakıp biraz konuşacak olursak, yine çok meşhur oyuncular falan yok bunu görüyoruz en azından aha bu adam ya da bu kadın için gidiler tarzı etkiler bırakmıyor. zaten diğer filmlerde de böyle bir etki olmadığından çok takıldığımı da söyleyemem. gerçi ikinci filmdeki kadro oldukça iyiydi. kendimle çeliştim şimdi.

ancak fragmandan şu an için tam anlamak mümkün olmasada biraz daha karanlık ve daha dar bir ortam havası sezdim ben. operasyon tarzı olan sahnelerden bahsediyorum. şimdi eğer filmi tamamen bu şekle büründürürlerse yani kapalı alan 5 tane kaslı erkek 1 tane kızımız operasyona koşup içeride virüslü abiler ablalarla kapışacaksa bu filmi hiç yapmasınlar. çünkü bu tarz resident evil'ın işidir. 28 x later serisinin kendine çektiği nokta tamamen gündüz ve açık alanlardaki o atmosferlerdir. yeri gelir çığ gibi bir virüslü cenneti olur yeri gelir dünyada bir tek karakterimiz kalmış gibi bir ıssızlığa bürünür.

işte bu gündelik yaşamın bir anda bu sapkın şekli almasını yansıtması zaten bu filmi film yapan unsur. eyfel kulesi altında insanların sapıtması mesela. kalkıpta olayı dar mekanlara, yalandan operasyonlara sığdırıp efekt masrafından, oyuncu masrafından falan kurtulmayı planlıyorlarsa hiç yapmasınlar.

ama ne kadar eleştireceğim olsa da ilk etapta duyduğum in a heartbeat şarkısı beni benden aldı ve ağzım sulanarak beklemeye başladım. o şarkıyı sinema salonunda dinlemek için koşa koşa giderim. evet yaparım sözlük.