bugün

öğretmenin her dediğini onaylayan yavşak öğrenci

sınıfın orta ve en ön sırasına oturmuş, adeta avını süzen bir aslan gibi öğretmeninin ağzına odaklanmıştı. ağzından çıkan her kelimeye kafası ve ağzıyla tepkiler veriyor, ya başını sallıyor ya da ''ıghhps, fıpss, ehehihi,'' gibi çılgınca ve ne idüğü belirsiz sesler çıkartıyodu. sınıfa şöyle bir göz atıldığında hemen göze gekiyordu bu abuk kafa. yarısı montunu yastık yapmış bir şekilde uyuyan sınıfın diğer yarısından bir eksiği birbiriyle konuşuyordu. kafasını belirli bir frekansta sallayan tek kişi oydu ve hocasını nasıl etkilemesi gerektiğini gerçekten çok iyi biliyordu. bazen ''ekieki'' diye gülerek hocasının espirisini nasıl anladığını ve ''ay alemsiniz valla hocam, kimin aklına gelirdi bu şakalar, cem yılmaz mısın şerefsiz.'' tadında belirgin bir şekilde gösteriyor, bazen de kafasını saniyede 100 kere sallayarak söylediklerini algıladığını apaçık belli ediyordu.

ders yapı fiziği korunumuydu. yıllarını aynı şeyleri anlatarak ve kendini geliştirmeyerek geçirmiş, yüzünde bu bomboş yılları geçirdiğini ispatlayan yaş halkaları oluşmuş, ego manyağı her hocanın isteyebileceği öğrenci tam karşısında onun ağzına bakıyor ve her söylediğine adeta elleriyle dizine hayvan vurarak tempo tutuyordu. sürekli özgün olun, başkalarının etkisinde kalmayın diyen hoca ise öğrencisinin bu maymunluğuna göz yumuyor, anlattıkça anlatıyor, coştukça daha çok anlatıyordu. nasıl prof. olduğunu merak hep ettiğim şahıs alışık olduğu sınıfın ders ortamını, öğrencilerin dinlemediğini sanki başına ilk defa gelmiş gibi bir surat ifadesine bürünerek farketti ve ''bak görüyor musun kimsenin dinlediği yok, halbuki ne önemli şeyler anlatıyoruz burada, boşuna nefes tüketiyoruz. ben paramı alır giderim. olan sizlere olur. ama sizlerin birşeyler öğrenmesi için uğraşıyorum. valla çaktırırım adamı. çaktırırım sonra ağlarsınız'' diye ağzından salyalar akarak kendisini ağzı açık dinleyen öğrencisine anlatıyor, iğrenç bir zevk dalgasının benliğini sardığını ve bunu dışa vurduğundan hebersiz bir şekilde yavşağına dert yanıyordu. öğrencisi ise ona istediğini vermekten ve arkadaşlarını satmaktan çekinmeyerek '' hocam böyle bunlar işte, yapcak bişey yok '' diye onaylıyor, ''off bunlar böyle işte bu şerefsizler napalım, hadi biz dersimize devam edelim hocacığııımm'' triplerine girerek en iyi yaptığı şey olan kafasını sallıyordu.

boynu soğuk nodülleri bulunan bir guatır hastası kadar kalındı. bu ilkokul yıllarından üniversiteye uzanan süreç içerisinde bütün hocalarına aynı hizmeti verdiğini ispatlıyordu. sanırım anaokulu yıllarında bu özelliği kapmış ve kendini bu yönde geliştirmişti. kendimi kaptırdım ve kendisini iyice süzmeye başladım. gerçekten harika hatlara sahipti ensesi, pürüzsüzdü, tahrik ediciydi ve birazda kıştırtıcı. bu ense yapısını bir tek ajdar da görmüştüm. onu da, alihan denen bir şahsiyetten yediği tokatı, anahaberleri izliycem diye açtığım bi kanalda 162.5 kere göstermeleri sayesinde.

öğretmen haftaya sınav yapacağını söylediğinde kendine gelen sınıfta artık bütün kafalar hareketlenmiş ve yavşak öğrenci kıvamına girmişti. öğrencilerin o sıfata büründüğü tek andı bu. herkes hocanın ağzına bakıyor, hoca ise iplerin elinde olduğu sınav dönemlerinin verdiği populeriteyi sonuna kadar kullanıyordu. sınav ile ilgili açıklamalarını, sınavda istediklerini ve kopya çekmeleri halinde ömür billah geçemeyeceklerini öğrencilerine iyice anlattıktan sonra sınav saatinde görüşmek üzere öğrencilerini artistlik bir el hareketiyle ''s.ktirip gidebilirsiniz sınıftan'' gibisinden bir sallayışla sınıftan savdı.

yavşak öğrencinin peşinden okulun en büyük aktivitesi olan damacanadan su içme kuyruğunda daldım. arkasında sıramın gelmesini beklerken aniden döndü ve omzuma atılarak '' s.ktirsin gitsin tüm konulardan sorumluymuşuz. oğlum birde aristlik yapıyo ya çaktırırım felan. ayar oldum resmen yaa. varya yemin ediyorum bırakıcam bu okulu yeter artıkkkk.'' diye bağırmaya akabinde ağlamaya başladı. derste not için yaptığı herşeyi unutmuştum. çünkü artık ellerim ensesindeydi. uzaktan göründüğü kadar çekici ve pürüzsüzdü.