bugün

yavuzum backs

soytarılık etmeden güldürebilmek seni... oysa içinde taşıdığın serin bahar yağmurlarının hüznü var bende şimdi... gözlerinin içindeki buhar alevleri fışkırtıyor dört bir yandan midemi ve bütün benliğimi... hilkat garibelerini sevemez oldum sebebinden, ay yüzlü malafat tatlısı yaptırdım kendime, seni duyabilmek, ferahlığını hissedebilmek için... çekişmelerimiz, sürtüşmelerimiz birer hayalet gibi, adeta bir sis buharı gibi dağıldı kor dudaklarını görünce... kendimi bırakıverdim boşluğa sessizce... sessizce kıpırdadı dudaklarım, senin adını andı öylece... senin varlığını yaşatabilmekti bütün gayem, oysa aldırmadım içimdekine, lanet ettim bütün dünyaya anlıyor musun lanet ettim !

sensiz doğan güneşlerim ecelimdi benim, bir bahar cellatı gibi her sabah boynumu vuran horoz çığlıkları... ötüşün, öpüşün... söylesene nasıl, nasıl silebilirim içimdeki bu fırtınaları, kökünden dinamitlemek mi lazım sonsuz haykırışlarımı... dudaklarım gezinirken baldırında, kıllarını kopardım tek tek, tek tek güneşe verdim, ele verdim, yele verdim onları, uçsunlar diye, senin kokunu, evet senin kokunu götürsünler diye uzak diyarlara... belki papua yeni gine' ye, belki mimar kemalettin' in mezarına, rey' e, belki semerkant' a senin kokun, evet senin kokun ulaşsın diye...

kıpırdayamadım sensiz gün batımlarında, bir sokak fahişesiyle yatan rahibin iç acımasıydı belki benimki. bir şeytan, nasıl ki kibrinden duymuyorsa pişmanlık, ben de senin o turuncuya çalan cemaline bakarken vurmadı beni hiç pişmanlık... vurmadı, vurmadı anlıyor musun ? anlıyor musun beni söyle !!!

şimdi sessiz haykırışlarımın bedelini kim ödeyecek ? kim verecek idam hükmümü ? sen mi ? sen mi vereceksin söyle ! hakim sen misin, yoksa savcı mı, yoksa gardiyan mı ? söyle bana, söyle bana, nesin sen, ne istiyorsun benden, aşkımdan, benliğimden, ruhumdan, bedenimden ne istiyorsun, ne istiyorsun söylesene !

cellatım oldun, ve idam fermanımı imzalayan gaddar savcı... bir şafak vaktinde astılar beni, sessizce, yağmur çiseliyordu sadece, hapishanem sevdaydı, boynumda bir yafta ve hükümlü bellediler adımı, öyle kazıdılar hafızalara... suçum sadece aşık olmaktı... senin gibi bir şapşala...

abi beni sev.
mucuks.