bugün

oğuz atay a mektup

hocam,

bundan yedi, sekiz yıl önce herşeyi bildiğimi sanardım ben, seni bile anladığımı belki de, sonrasında yıllar geçti, hiç bir şey bilmediğimi anladım, belki de olgunlaşmak buydu, büyüdükçe daha küçük görüyordu insan kendini, zira dünyanın ne kadar büyük, insanların ne kadar çeşitli olduğunu farkediyordu. ben de bunu gördüm, eskiden yaptığım gibi, katı dogmaları savunmayı, insanları kategorize etmeyi bıraktım, artık daha yalın bakabiliyorum etrafıma.

bundan yedi, sekiz yıl önce insanları gruplardım kafamda, metalci, popçu, solcu, sağcı, ülkücü, dinci, entel, cahil, kıro, motor, namuslu şeklinde, sonrasında yıllar geçti, artık iki büyük grupta topladım tüm insanlığı, iyi niyetliler ve kötü niyetliler, tarzları, şekilleri, yaşayış biçimlerini eleştirmeyi bıraktım, ardındakini görmeye başladım. önemli olan niyetti, geç de olsa, insanların ilerledikleri yollara saygı duymayı öğrendim.

bundan yedi, sekiz yıl önce biri bana saldırsa diye beklerdim, hele ki polemiklere bayılırdım, süslü cümlelerle cevap verirdim, amacım belki de çenemi kullanarak üste çıkmak, bu şekilde kendimi ispattı, sonrasında yıllar geçti, susmanın erdem olduğunu farkettim. bir de "bir müsibetin, bin nasihattan iyi olduğunu", konuşarak kimseyi geliştiremezdin, anlatarak kimseye yanlışlarını gösteremezdin, kişi yaşayarak olgunlaşmalı, kendi tecrübeleriyle doğru olanı bulmalıydı. daha sessiz, daha sakin oldum.

bundan yedi, sekiz yıl önce dünya sanki daha güzeldi hocam, ama ben toydum, sonra yıllar geçti dünya pislendi, ama ben olgunlaştım.

olgunlaşma bitti mi peki, hayır hocam, hiç bir zaman bitmez tabi ki, bundan yedi, sekiz yıl önce oldum derdim, ama halen hamım.

büyükbabamın ben konuşurken, anlayışla gülümsemesini suratıma yerleştirebilmeme daha çok yıllar var.

eksper-i mental