bugün

dostluk

zaman tarafından evrilen sayılı şeylerden biridir bu kavram. zaman genelde önüne kattığını yutup harcayan bir hortum gibi görünse de iş dostluğa gelince bir durup soluklanıyor sanki. ben bugün bunu gördümcülük yapmak pek adetim olmasa da; evet ben geçenlerde bunu gördüm. aylar önce abuk bir şekilde tanıştığım bir arkadaşımla (zaman devreye girmeden önce) çıkıyoruz, içiyoruz, eğleniyoruz, geliyoruz, tekrar içki vakti gelince ortak bir dilim belirleyebilirsek yine içiyoruz. gündüzleri evin yakınındaki okulda kendimizce basketbol oynuyoruz. arkadaşız, keyifli vakti ortak paydaya dökmüşüz.

üstünden aylar geçti, ben işyerinde fenalaştım birden, sol cenahım uyuştu kaldı, nefes alamıyorum, kalbim sıkışıyor. bir de tanısı konmuş bunun; panik atak. eve gittim. konuşup rahatlamak derdindeyim ama baktım her zamanki gibi herkes kendi derdinde. bunun için insanları suçlayamam. abi ölüyorum zannettim ya dediğimde sorma ben de kurufasülyeyi çok kaçırmışım fena gaz yaptı diyorlar falan. bencillik insan doğasında var, çok üstünde durmuyorum.

arkadaşım aradı, basketbol oynarken top yerine beni potaya yapıştırdığı ve sakatladığı için merak edip aramış, e dedim panik atak geçirdim, şimdiyse uyuşuk vaziyette yatıyorum. 8 dakika sonra kapıyı açtığımda hiçbir şey sormadan ve söylemeden sarılmıştı bana. her dem abuk geyikler yaptığımız mezkur kişi ciddi ciddi moral destek ünitesi olarak karşımda duruyordu.

tüm bunları tanıştığımızın ilk haftası yapsaydı durup bi düşünürdüm, o yüzden zaman önemli. hiç yanımda olmasaydı geçirilen keyifli vakitle sınırlardım onu, tanış sıfatından başka bir şeyi adının önüne koyamazdım. beni önemsemeyip gelmeseydi de belli bir süre sonra msnde blocklanıp silinen insan yığınlarının arasında olurdu. dostluğun şaşmaz kuralları bunlar.