bugün

oğuz atay a mektup

Hocam,

Kitaplarını 30 yaşında tekrar okuyacağımı söylemiştim kendi kendime, zira çok da hissedememiştim belki ilk okumalarımda, hissedemediğimi anlamış, etrafta tutunamayanlar okuyup kendini tutunamamış diye pazarlayan sahte entellerden de olmamıştım bu sebeple. Zaten enteller, mühendislerin en büyük düşmanlarıdır, öyle değil mi?

3 ay sonra başlayacağım tekrar okumalarıma, doğum günümün akşamında, uzanacağım yatağıma, başucumda olric oturucak, bana kitaplarını okuyacak. Gerçi yaptığım her plan gibi, bunun da yalan olması muhtemel, ama varoluş sıkıntısından çıkış için umut gerekli. Gerçi tıpkı senin babanın bunu çektiğine inanmadığın gibi, ben de senin kaytan bıyıklı fotoğrafına baktığımda çok inanasım gelmiyor sana.

Ofisteki masamda ufak bir fotoğrafın asılı, etrafımda ki tüm o insanlardan sadece 4 tanesi tanıdı seni, ve ben hergün bu insanların arasında oturmak zorundayım, onlarla sohbet etmek zorundayım, yüzlerine gülmek zorundayım. iyi ki olric var da, arada hoşbeş ediyoruz rahatlıyorum.

Hocam, evlenmedim henüz, senin en popüler kitabını hediye ettiğim ve onu bile 2 yıl boyunca okuyamayan bir kıza aşık olmuştum zamanında, ayrıldık sonrasında o ve tüm kızlardan. daha sonrasındaki kızlar zaten gece vardılar, gündüz yoktular. Anlamadı beni diyeceğim, komik olacak, suçu kendimize atalım değil mi, bunu gerektirir, uzun kaşkolu olmayan entel olmak. istanbul'un o sanat sevicileri dışlamışlardı seni hatırlıyor musun, mühendissin diye yapmışlardı bunu, şimdi hepsi yalakan oldu, nuri bilge tutunamayanları çekecekmiş, acaba aynı dönemde yaşasanız seni masasına kabul eder miydi. Bence zeki demirkubuz çekmeliydi senin kitaplarını filme, sen samimi biriydin, demirkubuz'da öyle.

Neyse oğuz abi, kişisel olmalı mektup, geçelim yönetmenleri şimdi, godard'ın 20 sene önce yaptıklarıyla tutunmaya çalışıyor çoğu zaten. Bırakalım bunları. Hani bilge ile sevgi vardı ya, tehlikeli oyunlar'da, orada arasında seçim yapılması gereken şıklardan biri de konserve tenekesine ekilmiş fesleğen olmalıydı bence. Nacizane fikrim bu. Ben onu seçerdim, bilge'ler aslında birşey bilmiyorlarmış, sadece ahlaksızlıklarına kulp bulmak için sanatı kullanıyorlarmış, sevgi'ye gelince, onlar da sadece seviyorlar, neyi sevdiklerini bile bilmeden. Deri koltuğu seviyorlar, ankastre mutfağı seviyorlar, tefal altılı tencere takımlarını seviyorlar, bunlara ulaştıran köprü olarak da seni seviyorlar.

Oysa fesleğen öyle mi oğuz abi, fesleğene dokundun mu temizleniyorsun, kadınlar ise pisletiyor seni. Sen hiç fesleğen sevdikten sonra duş alan adam gördün mü. oysa terlerini biriktiriyorsun, her birlikte olduğun kadının, bunları çıkaracak teknolojiyi de bulamadık biz, ahmak mühendisler. Termodinamik değil de, cogito okursan olacağı budur.

Oğuz abi, aklıma geldikçe yazarım , şimdilik bu kadar yeterli, başını şişirdim. Aslında tüm bu mektubu yine senden bir alıntıyla özetleyebilirim galiba; bu sabah uyandığımda, "Param vardı, yiyeceğim vardı, kitabım, evim her şeyim vardı; fakat isteğim yoktu."

Eksper-i mental

oğuz'a edit : hocam sözlük formatı olmasa noktalama işareti kullanmayacaktım, bilirim sevmessin, yazarın sana nerede es verip nerede devam etmen gerektiğini söylemesini.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar