bugün

göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar

Bazen Arap dilini ve arapça kelimelerin terminolojisini bilmemekten, bazan de kasıtlı olarak "salağa yatmaktan" ileri gelen, Nebe Suresi 33. Ayete ilintilenmeye çalışılan yanlış kelime çevirisi.

Öncelikle, verilen Nebe Suresi 33. Ayetin orjinali "Ve kevâibe etrâbâ" dir. (arapça okunuşu)

Burada geçen "kevâib" yüksek, yüce, kaliteli, değerli, gözalıcı" anlamına gelen "ka'b" kökünden gelmektedir. Ancak, tarihsel süreçte bu kavram, "Ka'be" gibi "kübik", "ka'beyn" gibi dairevi cisimler için de kullanılmaya başlamıştır. Dolayısıyla 1400 yıl önce kullanılan anlamını yitirmiş ve maalesef mütercimler tarafından günümüz anlamıyla çevrilmiştir. Dolayısıyla bu yönüyle "göğüs" çevirisi hatalıdır. Doğrusu "gözalıcı" dır.

Ayrıca önemli bir bilgi daha vermek isterim ki; dünya üzerindeki dillerin bir çoğunda eril yani müzekker ve dişil yani müennes ifadeler yoktur. Ancak ingilizce de var olduğu gibi, Arapça'da da eril ve dişil ifadeler vardır. Ve ne gariptir ki, konumuz olan ayette geçen kelime dişil olmadığı gibi, tek bir cinse de kesinlikle hamledilemez. Ayrıca kullanım şekli yönüyle, her iki cinsi de kapsamaktadır. Dolayısıyla bu yönüyle de "göğüs ve kız" çevirisi hatalıdır. Bu yönüyle de "gözalıcı" anlamı doğru olan çeviridir.

ikinci kavram olan "etrâb" kavramı ise, anlamı tarihsel süreçte değişmeden, günümüze kadar ulaşmış "tam denk, dengi dengine" anlamında bir kelimedir.

Dolayısıyla Nebe Suresi 33. Ayetin doğru tercümesi şu şekildedir: "dengi dengine gözalıcı eşler"

Arapça bir dildir ve her dilin kendine özgü özellikleri vardır. Ve hiç bir dil başka bir dile "motamot" yani kelime kelime tam olarak çevrilemez. Bu sebeple mealler değil tefsirler daha sağlıklıdır. Çünkü kelimelerin kökenlerini ve kullanılış şekillerini de vererek sağlıklı sonuçlar çıkarır. Tabi tefsir meselesinde de işinin ehli insanların bu işi yapması gerekmektedir. O sebeple her tefsir tam doğrudur demiyoruz. Güvenilir tefsirler ve "gerekçeli" mealler vardır.

Ayrıca müsadenizle bir konuya daha değinmek istiyorum.

islâm hakkında önyargılı olan bazı kimseler, islâm'ı, "bedeni zevklerle dolu bir cennet" vadetmekle eleştirmektedirler. Oysa islâm, insanı, Allah'ın ona verdiği "temel fıtratı" içinde ele alır. insan ne sadece bir ruh, ne sadece bir nefis, ne de sadece bir bedendir. O, bütün bunlardan müteşekkil olduğu için, islâm bunların her biri için kaideler getirmiş ve bunlara uymanın karşılığında cennet'te mükafatlar vadetmiştir. Bunda ne şaşılacak ne de ayıplanacak bir durum yoktur.