bugün

sözlükten sevgili bulmak

sözlükten sevgili bulmak; acizliktir...
sözlükten arkadaş bulmak; dangalaklıktır...
sözlükten güncel olaylar üzerine yazılmış eleştiriler okumak; kolaycılıktır...
sözlükte yazıp sonra ünlü olmak, medyada çalışmak; popülistliktir...

bizim millet gariptir; herkes national geographic channel izler, ntv izler ama nedense en çok izlenen programlara baktığımızda ab grubunda bile ilk onda hep dizileri, maçları görürüz. sözlükten veya daha genel anlamda internetten sevgili bulmayı da kimse onaylamaz ama neredeyse herkesin öyle ya da böyle bir sanal aşk hikayesi vardır. 'burayı çöpçatan sitesine çevirenlere benim lafım' diyenlere saygım var, söz konusu amaçla kullanılmasına ben de karşıyım. lakin aşk bu yahu, ne zaman nereden geleceği belli mi olur ay balam? sözlükte adriana lima/ brad pitt yazar olsa da sana ' çıkalım' dese hayır diyecen sanki çakaaallll...

karşı cinsten biriyle hayatın herhangi bir yerinde, hiç ummadığınız bir anda karşılaşırsınız sonra da bir şimşek çakıverir. beklentiniz yoktur ama aşk kapıyı çalmışsa içeri buyur etmeyecek değilsiniz ya canım! sözlük/internet aşklarına bu açıdan bakarsak tepkimiz biraz daha olumlu ve de ılımlı olacaktır kanısındayım. burada yeşeren ilişkilerin çoğunun kısa sürede bitmesi sözlüğün suçu değildir. nasıl ki sscb yıkıldı diye sosyalizmi 'kaka' ilan edemiyorsak, aşkı/ilişkiyi nasıl yaşayacağını bilmeyen insanlar yüzünden de içinde bulunduğumuz ortamı yargılayamayız.
üniversitedeyken her cuma gecesi okulun partisi olurdu discoda. oraya tek giren çift, çift giren tek çıkardı (öyle derdik, abartılı tabii). partide başlayan ilişkinin yürüdüğünü görmedim. ben de yürütemedim mesela... ne yapalım şimdi, bir çizik de disco/barların üzerine çekelim. tatilde başlayan aşklar da yaz aşkından öteye geçemiyor, bunu da siktir et. konserlerde falan tanışılan kişiyle de töbe olmaz! e hayatım elimizde ne kalacak onu çiz bunu çiz? gidip de bienal mi kovalayalım hayatımızın aşkıyla tanışmak için? film festivallerinin müdavimi mi olalım? sağlam ilişki nerede satılıyor?...

can dündar bir belgeselinde çağımızın aşklarını eleştirmiş, eskiye olan özlemini belirtirken sanal ilişkilere de bok atmıştı. hee ya, misal 16. yüzyılda anadolu'daki herkes kerem ile aslı, avrupadakiler de romeo ve juliet gibiydi. yılan hiç yoktu, puşt yoktu, yavşak yoktu. herkes babalar gibi aşkına sadıktı, gözü başkasını görmezdi. ama şimdi öyle mi anasını satayım? aynı anda sekiz hatuna yazılıyorum ben. bizim bütün arkadaşlar da öyle zaten. geçen bir zirve yaptık, gelen kızların hepsi hem benle hem de diğer yirmiiki arkadaşla çıkıyordu. yarin yanağını sırayla paylaşıyorduk. biz böyle çürümüş, kokuşmuş ilişkilerimiz içinde boğulurken 'reel'de tanışan çiftler bize tükürüyorlardı. onlar hala ferhat ile şirin, hem de hepsi...

'ben sevgilimi yanımda isterim, msn üstünden telefondan falan olmaz. dokunmalıyım, öpmeliyim' diyenlere de şunu söylerim ancak; canlarım siz ona aşk mı diyorsunuz? sevgi dediğin aşk dediğin şey hiç bir kalıba girmez, bedeni yoktur, boyunuzu aşar. aşk dediğin bunların çok ötesindedir. öpeyim, sarılayım, okşayayım, emeyim derdindeysen senin olayın fiziksel be cankuş. önce maddeyi geç, manayı bul ondan sonra ilk sola sap, yüzelli metre ilerlediğin zaman karşında o'nu göreceksin.

karşımızdaki insanı içselleştiremiyoruz diye suçu tanışma mekanına atmak, her hatamızda kadere sığınmak gibidir. yahu ben aslında sözlükten sevgili bulanları eleştirecektim ama ıssız adam izledim, duygusala bağladım. aslında feci kılım bu sanal aşklara. neyse, arada olur öyle...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar