bugün

beyaz yakalılar

şimdi bir değerlendirmede bulunacağım. kimseyi kişisel olarak hedef almıyorum. sadece biraz okuduklarıma biraz da kişisel tecrübelere dayanıyor. o sebeple çizeceğim resim her zaman her yerde geçerli olmayabilir. bu zaten sosyal bilimlerin açmazlarından biridir. nasıl bir kategorizasyon yapsan ona istisnai bir durumu anında bulabilirsin. ama yine de bu bizi bir dizi analiz kasmaktan men etmemeli.

marx fransız köylüleri için bir çuval patates der ya onun günümüze uygun küçük farklarla benzer versiyonudur bu arkadaşlar. sınıf bilinci olmayan, aldığı - muhtemelen ikinci sınıf - eğitim ile kendisini sınıf atlamış sayan bir güruhdur. hep bir arayerdelik (in betweenness) söz konusudur. esasen hiçbir elle tutulur uzmanlığı olmayan, biraz oradan biraz buradan bir şeyler öğrenmiş hizmet elemanları olarak çokça bulunur. popüler, tüketim, ana akım, mainsteream, kullan at, naylon gibi kavramları en iyi kucaklayanlardır. biraz eski bir kavramsallaştırma ile küçük burjuvanın okumuş kanadı sayarız bunları. starbucksta kahve içince kendisini çabucak kandırabilirler. eli biraz para görünce hobi edinmek ister, çünkü yaşam standardı yükselmelidir. lakin baktığımızda edindiği hobiler bile popülerdir. çünkü sofistike bir uğraş edinmeye uygun bir alt yapı bulunmaz. son derece yoz, kompleksli, entelektüel açıdan sığ sayılabilir bu kişiler. başlıbaşına bir sosyal sınıf oluşturmazlar, sınıflararasıdırlar. her daim iğrendiği alt sınıfa düşme tehlikesi altında ezilir, o yüzden patronuna sürekli daha fazlasını kazandırmak zorundadır ve onun her dediğine uymak zorundadır ama mesele işçiye, memura, fikir emekçisine gelince aslan kesilir. çok yakın bir zamanda maltepe'de greve giden belediye işçilerine verdikleri tepkileri hatırlayın. "ben kazanmıyorsam o da kazanmasın, ben niye okudum" tepkileri çok yaygındır. neyse, sınıf atlaması imkansıza yakındır. yukarı doğru imrenir. küçük burjuvaların büyük kısmı bir gün başaracaklarının hayalini kurar, fakat o anlar büyük ihtimalle hiçbir zaman vücuda gelmeyecektir. bir ömür arada kalmışlığın getirdiği gerginlerin ortasında yiter gider. peki, bunların ideolojik yönelimleri ne merkezdedir? söylemeyeceğim ama şıp diye tahmin edeceğinizden eminim. en az sofistike ama en modern görünen - olan değil - yine de en garantici olandır. ideolojik konumlanma bile kararsız, ara yerde, çelişkilerde dolu ve sorgulamadan uzaktır. şu an hemencecik çıkarmanız gerekiyor o ideolojiyi. o kadar açık ki. neyse.

tabii, beyaz yakayı da tek bir yapı olarak görmemek gerek. bunların arasında gerçekten uzmanlaşan, sınıf atlayan, yüksek idealler ve kültür erbabı olabilen şu bu kişiler oluyor da. yani gerçekten bir sıçrayış gerçekleştirip bir "elit" olmak ve bir şeylere yön vermek imkanı var. ama o da biraz zaten üst sınıf bir aileden gelmeye ya da iyi bir eğitim sağlayabilen bir aileye muhtaç gibi. ama en nihayetinde onlar da diğerlerinin ilham kaynağıdır. büyük kısmı alttadır. bunlara son zamanlarda prekarya gibi isimler de veriyorlar. yaşam tatmini son derece azdır.