bugün

kibris i verelim gitsin

emperyal osmanlı söyleminin yeni koşularda devam ettirilmesi çabasının göstergesi sözler.

kıbrıs senin mi ki, verelim gitsin diye kendine soru sordurup sonra da da cahil cahil cevaplatıyorsun. birinci harekatta belirli bir haklılık payımız vardı çünkü türkiye, ingiltere ve yunanistan ile birlikte 1960 kıbrıs anayasasının garantör ülkesiydi. diğer iki ülke sampson darbesi nedeniyle mızmız yaptı. ingiltere'nin öyle yapması normaldi, o kendi pozisyonu değişmediği sürece başkasının durumuyla ilgilenmezdi; yunanistan'ın tavrı ise daha da normaldi çünkü yönetimde olan generallerdi ve kıbrıs'taki darbenin arkasında zaten onlar vardı. yani ilk adımdaki harekatın belirli bir hukuki ve uluslararası meşruluğu vardı. sonraki harekat? cinlik yapıp biraz daha yer aldık ki pazarlıklarda işimize yarasın diye. anlaşma olmayınca da onlar yanımıza kâr kaldı. ama bu arada bm güvenlik konseyinin eleştirici kararlarıyla karşılaştık. türkiye'nin dünyadaki pozisyonu hep sorunlu olmaya devam etti bu sayede.

şimdi düşünün ki bir ülke güvenlik konseyi üyesi -geçici de olsa- ama güvenlik konseyi kararlarını sallamıyor. eh, bunu bir yere kadar yaparsınız, sonra sonu gelir. yani sonu geldi bu tür işlerimizin.

ayrıca kıbrıslılar bu işe kendileri karar verecekler. kıbrıslı rumlar geçen sefer birlikte olmak istemedi, türkler istedi... sadece bu durum bile ülkemizin pozisyonunu ileriye taşımaya yetti.

yani kendi kendimize havalara girip, kendimizi ve birilerini gaza getirmeye çalışmayalım. kıbrıslılar denktaş'ı ve onun ergenekoncu zihniyetini istemiyor sevmiyor. biz sevsek ne olacak?

karar kıbrıslılarındır. şovenist, yayılmacı milliyetçilikten vazgeçelim. ilkokul düzeyindeki resmi tarihin şartlandırdığı genç ve yaşlı beyinler olarak haddimizi bilelim.

ve kıbrıs ile ilgili olarak tek gücümüzün, ancak bu girdiyi eksilemek olabileceğini artık kabullenelim.