bugün

garsona teşekkür eden müşteri

o müşteri benim.

bunu huy edinebilmek için aylarca uğraşmıştım zamanında. hizmet aldığım insanlara günaydın, teşekkür ederim, iyi günler gibi şeyler söyleyerek ufak iletişimler kuruyorum. hem onlar mutlu oluyorlar, hem beni tanıyorlar, bana vermek istedikleri hizmetin kalitesi artıyor.

artık restorana gittiğimde çorbam, tam istediğim gibi bana sorulmadan hazırlanıyor. ben ana yemeği söyleyene kadar servisim açılmış, çorbam gelmiş oluyor. bunun yanında "hoş geldiniz, nasılsınız?" gibi kısa ve rahatlatıcı sohbetlere giriyoruz, yemeğimin bitişinde taze olacak şekilde çay demlemeye çalışıyorlar. eğer yalnız gittiysem sohbet edecek birileri oluyor etrafımda, yalnız kalmıyorum.

halkımızın teşekkür etmemesi, selam vermemesi aslında karşısındakini küçümsediğinden falan değil. karşısındakinden çekindiğinden, onun karşısında ezildiğinden dolayı. özgüvensizliğine kılıf uydurmaya çalışan ezik kişi karşısındakinin konuşmaya gerek olmayan biri olduğunu kendisine ve etrafına söyleyerek ikna eder. böylelikle mutsuz bir toplum oluşuyor. yani mutsuzluğunuzun sebebi yalnızca sizsiniz.