bugün
- galatasaray'ın ünlü bir hakemle anlaşması15
- sözlük erkeklerinin fotoğraf atmaması16
- kuresele yavsayan gotler tam liste15
- türbanlı bacımızın milletin ortasında öpüşmesi22
- bizi tanrı değil bilim kurtaracak23
- aydinoglu bombala22
- bik bik kiraz yerken siz fakirler ne yapıyorsunuz15
- kürt milliyetçiliğinin çok komik olması17
- tebliğcilerin insanların giyimine karışması15
- vatanınızın kıymetini bilen diyen gurbetçi16
- atatürk'ün yabancılarla evliliği desteklememesi14
- tehlike içermeyen köpeği götüreni durdurmak15
- gideon reid morgan jj30
- sözlükten hatun kaldırmak24
- rte türkiyenin geleceğinin garantisidir15
- magicovento14
- çağırılan yere gitmemek için bulunan bahaneler17
- en sevmediğiniz sözlük yazarları16
- herkesle iyi geçinmek13
- uzay pornosunun adı ne olmalı17
- cinlerin musallat olma sebepleri21
- hangi yazar hangi burç14
- kur koruma ne demek14
- 25 yaşındaki kız 38 yaşındaki erkek ilişkisi15
- ali koç da bizim aziz yıldırım da bizim22
- akraba evliliği bir özgürlüktür19
- savaştaki ülkelerden daha fazla enflasyon olması16
- kadının kocasına ismi ile seslenmesi mekruhtur18
- küresel ıkınmanın yahudi olması gerçeği14
- esma bint mervan14
- erkek erkeği siker mi15
Latin dillerinde Paul olarak da anılan Pavlus'un yaşamı iki temel döneme ayrılır.
ilk dönem Pavlus'un Yahudi dönemiydi ve asıl adı da Saul'du. Hz. isa'ya iman ettiğini açıkladığında ise zihni ile birlikte adını da değiştirdi ve Pavlus ismini
kullanmaya başladı.
Saul dönemin önemli kentlerinden biri olan Tarsus'ta doğmuş bir Yahudiydi.
Roma imparatorluğu'nun önemli kültürel merkezlerinden biri olan Tarsus'ta büyüdüğü için Roma kültürünü iyi tanıdı ve Grekçe öğrendi. Gençliğinin başlarında ise Kudüs'e giderek dini eğitim görmeye başladı. Roma yönetimi ile işbirliği yapan Saduki mezhebinin gönüllü bir öğrencisi olarak din adamları hiyerarşisine hizmet etti. Saul'un Sadukilerin elinde eğitildiği dönem, aynı zamanda Hz. isa'nın tebliğinin Kudüs'e ulaştığı dönemdi. Yeni Ahit'te anlatıldığına göre Saul bu dönemde Hz. isa'yı hiç görmemişti, ama bağlı olduğu Saduki tarikatının çoğu üyesi gibi o da Hz. isa'ya nefretle bakmıştı. Bu nedenle de Hz. isa'nın vefatının ardından Nasrani cemaatine karşı başlatılan baskı politikasına en ön safta katıldı. Saul'un ilk sahneye çıkışı, Nasraniler'e yapılan baskının en somut ve erken örneklerinden biri olan istefan'ın şehit edilmesiyle oldu. Saul, Nasraniler'e karşı sistemli bir baskı politikası uygulayan Roma-Saduki rejiminin kullandığı militanlardan biriydi. Öyle ki Nasraniler'in lideri ve Yeni Ahit'e göre "isa'nın kardeşi" olan Yakup'u öldürmeye kalkmıştı. Bu olayın hemen
ardından da, üstteki alıntıda ve Elçilerin işleri'nde anlatıldığına göre, Saul Şam'a göç etmiş olan Nasraniler'i yakalamak için Saduki Başrahipten özel bir izin aldı ve yanındaki bir grup silahlı adam ile birlikte Şam'a doğru yola çıktı. Ancak, anlatıldığına göre, Saul Şam'a giderken yolda metafizik bir mesaj aldı ve tüm yaşamı bir anda değişti. Şam yolundaki halüsinasyon
Elçilerin işleri'nde anlatıldığına göre, Saul Kudüs'teki baskı ve işkenceler nedeniyle kentten ayrılarak Şam'a göç etmiş olan Nasraniler'i yakalamak için bu kente doğru ilerlerken, bir anda çok garip bir olay yaşadı. incilde bu esrarengiz olay şu şekilde aktarılır: "Yol alıp Şam'a yaklaştığı sırada, birdenbire gökten gelen bir ışık çevresini aydınlattı. Yere yıkılan Saul, bir sesin kendisine, "Saul, Saul, neden bana zulmediyorsun?" dediğini işitti. Saul, "Ey efendim, sen kimsin?" dedi. "Ben, senin zulmettiğin isa'yım" diye cevap geldi. "Haydi kalk ve kente gir, ne yapman gerektiği sana bildirilecek."
Saul'la birlikte yolculuk eden adamların dilleri tutuldu, oldukları yerde kalakaldılar. Sesi duydularsa da, kimseyi göremediler. Saul yerden kalktı, ama gözlerini açtığında hiçbir şey göremiyordu. Sonra kendisini elinden tutup Şam'a götürdüler. Üç gün boyunca gözleri görmeyen Saul hiçbir şey yiyip içmedi." (Elçilerin işleri, 9:3-9)
Bu olay, elbette, görgü şahitleri tarafından doğrulanan somut bir mucize değil, sadece Saul'un gördüğünü iddia ettiği bir rüya, muhtemelen bir halüsinasyondu. Elçilerin işleri'nin yazarı olan Luka, sonradan Pavlus adını alan Saul'un hekimiydi ve ondan duyduklarını yazmıştı. Dolayısıyla "Saul'un isa'dan aldığı vahiy" olarak yorumlanan bu olay, elbette, sadece Saul'un hayalgücünün bir ürünü olabilirdi.
Saul'un "imanı", yaşadığı bir halüsinasyonla başladı. Bu halüsinasyonun kaynağı da Hz. isa ya da herhangi bir ilahi vahiy değil, kendi bilinçaltıydı. Ancak o, yaşadığı-ya da belki sadece yaşadığını söylediği-bu olayı kendisi için bir dönüm noktası olarak kabul etti ve bu tarihten sonra Hz. isa'nın kararlı bir taraftarı olarak ortaya çıktı.
Hıristiyanlığın ve hatta diğer dinlerin tarihinde bu tür "mistik"lerin sayısı oldukça
kabarıktır. Tarih içinde pek çok insan "isa benimle konuştu" ya da "Tanrı bana göründü" diyerek ortaya çıkmış, bazıları kendilerine inanan insanlar bulmayı ve yeni dinler kurmayı başarmıştır. Bu tür mistiklerin çağdaş örneklerinden biri, "Hz. isa bana gençliğimde göründü" diyerek yeni bir tarikat, daha doğrusu bir din kuran Koreli Rahip Sun Yung Moon'dur. Hıristiyanlar bugün Moon'u bir sahtekar, bir şarlatan olarak görüyorlar. Ama ne yazık ki çoğu Moon'un yaptığı işin Saul'unkine ne kadar çok benzediğinin farkında değiller.
http://gelislamol.blogspo...un-kurguladg-din.html?m=1
ilk dönem Pavlus'un Yahudi dönemiydi ve asıl adı da Saul'du. Hz. isa'ya iman ettiğini açıkladığında ise zihni ile birlikte adını da değiştirdi ve Pavlus ismini
kullanmaya başladı.
Saul dönemin önemli kentlerinden biri olan Tarsus'ta doğmuş bir Yahudiydi.
Roma imparatorluğu'nun önemli kültürel merkezlerinden biri olan Tarsus'ta büyüdüğü için Roma kültürünü iyi tanıdı ve Grekçe öğrendi. Gençliğinin başlarında ise Kudüs'e giderek dini eğitim görmeye başladı. Roma yönetimi ile işbirliği yapan Saduki mezhebinin gönüllü bir öğrencisi olarak din adamları hiyerarşisine hizmet etti. Saul'un Sadukilerin elinde eğitildiği dönem, aynı zamanda Hz. isa'nın tebliğinin Kudüs'e ulaştığı dönemdi. Yeni Ahit'te anlatıldığına göre Saul bu dönemde Hz. isa'yı hiç görmemişti, ama bağlı olduğu Saduki tarikatının çoğu üyesi gibi o da Hz. isa'ya nefretle bakmıştı. Bu nedenle de Hz. isa'nın vefatının ardından Nasrani cemaatine karşı başlatılan baskı politikasına en ön safta katıldı. Saul'un ilk sahneye çıkışı, Nasraniler'e yapılan baskının en somut ve erken örneklerinden biri olan istefan'ın şehit edilmesiyle oldu. Saul, Nasraniler'e karşı sistemli bir baskı politikası uygulayan Roma-Saduki rejiminin kullandığı militanlardan biriydi. Öyle ki Nasraniler'in lideri ve Yeni Ahit'e göre "isa'nın kardeşi" olan Yakup'u öldürmeye kalkmıştı. Bu olayın hemen
ardından da, üstteki alıntıda ve Elçilerin işleri'nde anlatıldığına göre, Saul Şam'a göç etmiş olan Nasraniler'i yakalamak için Saduki Başrahipten özel bir izin aldı ve yanındaki bir grup silahlı adam ile birlikte Şam'a doğru yola çıktı. Ancak, anlatıldığına göre, Saul Şam'a giderken yolda metafizik bir mesaj aldı ve tüm yaşamı bir anda değişti. Şam yolundaki halüsinasyon
Elçilerin işleri'nde anlatıldığına göre, Saul Kudüs'teki baskı ve işkenceler nedeniyle kentten ayrılarak Şam'a göç etmiş olan Nasraniler'i yakalamak için bu kente doğru ilerlerken, bir anda çok garip bir olay yaşadı. incilde bu esrarengiz olay şu şekilde aktarılır: "Yol alıp Şam'a yaklaştığı sırada, birdenbire gökten gelen bir ışık çevresini aydınlattı. Yere yıkılan Saul, bir sesin kendisine, "Saul, Saul, neden bana zulmediyorsun?" dediğini işitti. Saul, "Ey efendim, sen kimsin?" dedi. "Ben, senin zulmettiğin isa'yım" diye cevap geldi. "Haydi kalk ve kente gir, ne yapman gerektiği sana bildirilecek."
Saul'la birlikte yolculuk eden adamların dilleri tutuldu, oldukları yerde kalakaldılar. Sesi duydularsa da, kimseyi göremediler. Saul yerden kalktı, ama gözlerini açtığında hiçbir şey göremiyordu. Sonra kendisini elinden tutup Şam'a götürdüler. Üç gün boyunca gözleri görmeyen Saul hiçbir şey yiyip içmedi." (Elçilerin işleri, 9:3-9)
Bu olay, elbette, görgü şahitleri tarafından doğrulanan somut bir mucize değil, sadece Saul'un gördüğünü iddia ettiği bir rüya, muhtemelen bir halüsinasyondu. Elçilerin işleri'nin yazarı olan Luka, sonradan Pavlus adını alan Saul'un hekimiydi ve ondan duyduklarını yazmıştı. Dolayısıyla "Saul'un isa'dan aldığı vahiy" olarak yorumlanan bu olay, elbette, sadece Saul'un hayalgücünün bir ürünü olabilirdi.
Saul'un "imanı", yaşadığı bir halüsinasyonla başladı. Bu halüsinasyonun kaynağı da Hz. isa ya da herhangi bir ilahi vahiy değil, kendi bilinçaltıydı. Ancak o, yaşadığı-ya da belki sadece yaşadığını söylediği-bu olayı kendisi için bir dönüm noktası olarak kabul etti ve bu tarihten sonra Hz. isa'nın kararlı bir taraftarı olarak ortaya çıktı.
Hıristiyanlığın ve hatta diğer dinlerin tarihinde bu tür "mistik"lerin sayısı oldukça
kabarıktır. Tarih içinde pek çok insan "isa benimle konuştu" ya da "Tanrı bana göründü" diyerek ortaya çıkmış, bazıları kendilerine inanan insanlar bulmayı ve yeni dinler kurmayı başarmıştır. Bu tür mistiklerin çağdaş örneklerinden biri, "Hz. isa bana gençliğimde göründü" diyerek yeni bir tarikat, daha doğrusu bir din kuran Koreli Rahip Sun Yung Moon'dur. Hıristiyanlar bugün Moon'u bir sahtekar, bir şarlatan olarak görüyorlar. Ama ne yazık ki çoğu Moon'un yaptığı işin Saul'unkine ne kadar çok benzediğinin farkında değiller.
http://gelislamol.blogspo...un-kurguladg-din.html?m=1
güncel Önemli Başlıklar