bugün

didem madak

didem madak, 2011'de daha 40 yaşındayken hayatını kaybeden, o kısacık ömrüne sığdırdığı acı dolu şiirlerini çoğu kişinin bilmediği, bize annesizliğin ağızda nasıl bir tat bıraktığını şiirlerinden hissettiren şair. küçük yaşta annesini kaybetmiş ve bu annesizliği onu buruk bir şair yapmış, "artık bütün üzgün oluşlarımın adı: anne." demiş. neredeyse şiirlerinin çoğunda annesinden bahsetmiş. sevgili anneciğim şiirinde şöyle diyor:

"sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem
duvarlara hep senin resmini çiziyor
dili geçmiş zamanda birçok resim,
hep gülümsüyorsun
aklının ortasında mavi bir yıldız varmış gibi
ve o yıldız karanlık bir şubat akşamında
durmadan soluyormuş gibi."

annesinin adını kızına vermiş ve kızının, füsun'un, doğduğu günün, kendisinin doğum günü olduğunu söylemiş. kızı için bir de bir mektup yazmış.

"canım kızım
sana mektup yazacağım. çünkü artık başka bir şey yazamıyorum. bu konuda pek de dertli değilim doğrusunu istersen. sen bana belki bugüne kadar yazdığımdan başka türlü bir yazı yazmayı öğretirsin. kendimi bir sonbahar ağacı gibi hissediyorum. mutlu bir sonbahar ağacıyım ben. yere düşen yapraklarımı eğilip topluyorum. saçıma tutuyorum. bakın yakışmış mı diye soruyorum. sonra yaprakları havaya savuruyorum. ben iki kişilik bir kabilenin me isimli kölesiyim. çünkü sen acıktığında me diye ağlıyorsun ve bu ismimi seviyorum reis!

canım kızım, cehaletimden şair oldum… annesizlikten. sen sakın şair olma!”

en sevdiğim şiiri ise iris'in ölümü adlı şiiridir. "keşke ismim iris olsaydı, keşke ismim herkese
sarı yağmurluğuyla koşan hayatı anlatsaydı."

"bugün kalbimi eski bir plak gibi
öyle çok tersine çevirdim ki

bazı şarkılar vardır
cızırtılı bir yağmur gününü anlatır
uzaklarda süren sarı yağmurluklu bir hayatı
deniz bazen kendini kaldırımlara fırlatır
o zaman bir yavru yengece bakan
insanların şarkısı olurdu o şarkının adı
keşke ismim iris olsaydı
keşke ismim herkese
sarı yağmurluğuyla koşan hayatı anlatsaydı

bazı şarkılar vardır
ellerim kocamanlaşır, tuhaflaşır
işte o ellerimle herkese
çamurlu şiirler uzatsaydım
hepsi çok kirli olsaydı tanrım

bazı şarkılar vardır
kırmızı akşamsefalarını anlatır
karanlığın kalbinde yalnız, açmanın acısını
komşu kadınların basma elbiseli konuşmalarını
geceyi onlar bahçeye taşırdı
ben ne zaman öleceğim tanrım
sabah olunca mı
keşke birkaç dakikayı ipek mendillere sarıp saklasaydım
irileşen, gitgide irileşen ağaç gibi
ismi nedensizce iris oluveren bir ağaç gibi
şu odanın ortasında dursam
saat kuleleri dökülürdü dallarımdan tanrım
artık sarı yaprakların ölü olduğuna inanmıyorum

bazı şarkılar vardır
kanatlarında yağmuru taşıyan kelebeği anlatır
kırmızı bir çakmak gibi neşeli ölmek olurdu
o şarkının adı
ardında yalnızca nemli sigaralar bırakmanın acısı
keşke ismim iris olsaydı
keşke ismimin bir anlamı olmasaydı

herkes çıkarsın kalbini
o çirkin mücevher sandığından
ve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım"

umarım annene kavuşmuş ve artık çiçekli şiirler yazıyorsundur.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar