bugün

hanımefendi

bundan bir süre öncesine kadar türk toplumundaki ideal kadın tipi hakkında düşünürken aklımda "hanım hanımcık kadın" imgesi canlanmıştı. çoğunlukla yaşça daha büyük insanlar tarafından kullanıldığına tanık olmuştum bu "hanım hanımcık" tabirinin. ve kullanılan bu tabir bir övgü biçiminde kullanılıyordu sürekli: "ne kadar da hanım hanımcık" minvalinde. bana kalırsa, bunun hiçbir övülecek yanı yok tabii. peki neyi ifade ediyordu bu "hanım hanımcık" tabiri? kendi hayatını bilhassa çevresindeki insanların beklentileri üzerinden yaşayan, kendisini sürekli bastıran, kendisini dilediği gibi gerçekleştiremeyen kadın anlamına geliyordu benim için. mesela "hanım hanımcık" bir kadının toplumda tabirin kullanıldığı şekliyle şehvet, arzu dolu bir kadın olabileceği hiç mümkün gözükmüyordu benim için. toplum tarafından "hanım hanımcık" bir kadının sanki hiç cinsel dürtüleri olamayacakmış gibi bir beklenti söz konusu. kendisini sürekli çevresinin isteğine göre şekillendiren, kendi arzularını, isteklerini sürekli bastıran kadın tipi.

bugünse "psikanaliz ve kadınlık"a dair okuduğum bir makalede tam da benim daha öncesinden düşündüğüm şeyin dile dökülmüş haline denk geldim. benim "hanım hanımcık kadın" olarak düşündüğüm şey ise "hanımefendi kadın" tipi olarak yazılmış. pek de fark yok zaten arasında. ve şöyle yazıyordu makalede "hanımefendi kadın" imgesi ile ilgili:

"Bu kadın genellikle mesafeli, ölçülü, yerini yordamını bilen, öyle aklına geleni söylemek yerine kelimeleri ve tümceleri seçen, dilini kırk kere döndüren kadındır. Bu görünüşte saygılı kadın tipi aynı zamanda kadının sahip olması gereken niteliklerin de altını çizer. Kadına gülmek, koşmak, serbestçe konuşmak yaraşmaz. Bu hanımefendi kadın, içinden geldiği gibi kahkaha atamayan, cinselliğe iğrenerek bakan ya da yine psikanaliz jargonuyla söyleyeyim, dürtülerini bastıran nevrozlu kadındır."