bugün

insanı duygusallaştıran şeyler

üç ay geçen acemi birliği sonrası, on günlük iznim bitince kıbrıs' a usta birliğine gittim, acemi birliğinde ankesörlü telefonla sürekli evi arayabiliyordum, o zamanlar biri kalkıp '' yeni bir telefon icat edilecek, cebinizde taşıyabileceksiniz'' dese muhtemelen dayak yerdi. kıbrıs' a gönüllü gidip, en zor şartlar da askerlik yapmak istediğimi söyleyince, beni akıncılar köy sınırına gönderdiler.
sınırda üç ay kaldım, bölüğe dönünce '' mektubun var '' dediler. kalbim ağzımda atıyordu sanki, ağzımı açsam fırlayıp gidecekmiş gibi.
tuvalete zor yetiştim, göz yaşlarımı zor tutuyordum, kimse görmemeliydi ağladığımı.

çünkü asker ağlamazdı;

zar zor açtım.ellerim titriyordu.

babamın;
'' kıymetli evladım''
diye hitabından sonrasını okuyamadım,.
oysa evin haşara çocuğu, söz dinlemez, anne baba takmaz, asi, duygusuz ben;
hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
bir mektup beni duygusallığın nirvanasına ulaştırmış, göz yaşlarım sel olmuştu;

şimdi ise;

kışın soğuğunda, yazlık ayakkabı ile dolaşan biri,
dilenen yaşlı veya çocuk,
ağlayan bir insan,
şehit oğlunun tabutu başında ağlayan bir anne,
sela,'' ölünün ardından okunan''
birgün anne ve babayı kaybedecek olma korkusu,

birilerinin üzülüyor olması beni üzüyor açıkçası.

haber seyredemiyorum akşamları,
her çocuğun gözünde baba yıkılmaz bir kaledir,
beni ağlarken görmesini istemem kimsenin,
içinde bu kadar kötülük olan bir dünya bana göre değil biliyorum,
zaten çok fazla kalmadı, bekliyorum...