bugün

sözlük yazarlarının itirafları

Hayatım dijital.

Düş dünyamda oluşacak o kıymetli algıların piksellerin yeteneğiyle sınırlı olması canımı sıkıyor.

Tadını damağımda hissetmek istediğim yemekler, caddelerinde yürümek istediğim şehirler, havasını solumak istediğim diyarlar... Tenini tenimde hissetmek isteyeceğim kadınlar. Yaşamak istediğim hayatlar. Hepsi, benim ekranımın pikselleriyle ve kulaklığımın kalitesiyle sınırlanmış durumda.

Sanal olarak tadıp kendimi dijital tatmine kavuşturmaktan fazlasını yapamıyorum.

Daha kötüsü; o şeylerin kıymeti, benim ekranımda görüp zihnimde hissedebildiğim kadarıyla kalıyor ve ilk zamanki hevesim; “puf!”

Dijital çağda yaşıyoruz. Herkes, hiç tanımadığı ve hayatı boyunca tanımayacağı insanlara kendini göstermenin ve hiç sahip olamayacağı hayatları seyredip hakkında hayaller kurmanın ya da ileri geri konuşmanın derdinde.

insanlara hayret ediyorum. Bence günümüz dünyası ancak yetmişli yılların hayat bulmuş trajik bir felaket senaryosu olabilir. Sanallığın dozunu abartıp kıçı sandalyesine kök salmış bir nesil! Salgın hastalık gibi yayılan memetik virüslerin kurbanları. Her şeyden bihaber. Bütün tatlardan mahrum. Hayatını sadece özenerek geçiriyor. Kendi için yaptığı tek şey, çürümüş duvarlarının ardına sığınıp hayaller diyarında yaşamak!

Peki ne faydası var?

Eyfel kulesinin önünde kadeh tokuştururken canlı yayın yapan yakışıklı beyi ve güzel kadını ekranından seyretmenin kendini sefil hissettirmekten başka ne faydası var? Gitmek istediğimiz restoranlarda yemek yiyenleri seyretmenin ağzımızın suyunu akıtmaktan başka ne faydası var? Binmek istediğimiz arabayla vlog çekenleri iç geçirerek izlemek neden? O çok konuştuğumuz, hakkında fanteziler kurduğumuz, güzelliğine hayran olduğumuz kadınları ya da ünlü erkekleri pikselleştirmenin mastırbasyon yapma isteği uyandırmaktan başka ne faydası var?!

Eskiden,

Çok değil bundan 1-2 nesil öncesine kadar, tamam; belki bolluk yoktu, ama en azından, “kıymet” vardı. Sahip olmak bir yarış değil, bir güzellikti. Bir şeylerin özellikleri, özelliklerin değeri vardı. insanlarla yüz yüze konuşmak heyecan verici bir deneyimdi. Bir yerlere gitmek diğer insanlara gösteri yapmak için malzeme çıkartmak değil, anın hazzını doyasıya yaşamak, hissetmekti. Aşık olmak; birine ait olmak, hayattaki en muazzam şeydi...

Ama bugün, hiçbir şeyin değeri yok. Artık her şeyden çok fazla var, her şeyin özelliği azaldı. Bir zombi medeniyetinden ne beklenir ki? Dijital güzellik. Dijital haz. Dijital çağ... Herkes, ister istemez bu kaçınılmaz evrimin birer kurbanı. Bunu lehine çevirmenin derdinde olanlar bile. Dönen dünyamızın kaçınılmaz değişiminin sonuçları. Yetmişli yılların felaket senaryosu. Zombileşmeye doğru emin adımlarla ilerleyen bir medeniyetin trajik aşamaları.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar