bugün

bahçelievler de polis dehşeti

pek inandırıcı gelmeyen olay. gazete haberleri sadece ölen gencin arkadaşının ifadelerini taşıdı sütunlarına. o da "arkadaşım polise küfretti" diyecek değildi. meyve suyu kutusu, yarısı doluymuş ... çok sıradan hikaye.

90'lı yıllarda, sivas'ta terör yoğundu. arka tarafı hücre evleriyle dolu bir mahallede polis karakolu tarandı, arkadaşlarım vardı orda. geçmiş olsun demeye gittim. bir bakkaldan sigara alırken, kolu sargılı bir kadın hakaret etti, arkadaşım "istersen silahı vereyim çek vur beni" dedi. kadının cevabı hâlâ kulaklarımda: gözümü kırparsam şerefsizim... çıktık oradan, ya sabır dedik.

ölen vatandaş her ne dediyse tabi ki cezası öyle bir ölüm olamaz. polisin mutlak kusuru vardır eyvallah. ama niye kana susamış cani adamlar olarak gösteriyorsunuz polisi...

kıbrıs'ta türk bayrağını indirirken vurulan rum vardı hatırlarsınız. vuran herkes tarafından alkışlanmıştı. benim polisimin taşıdığı üniforma'ya, bilinçli olarak direkt üniformaya küfredenler var.

çelişki nerede biliyor musunuz? kötünün, kötülük erdemince kısıtlanmış bir alanı, sınırı yok. buna mukabil, siz insan olma erdemiyle sınırlısınız.

bugün ölen vatandaş böyle bir ölümü haketmemiştir. belki küfretmemiştir de... ama böyle olmadığını kim bilebilir? olayı dinlemeden anlamadan polisi asmaya hazır milyonlar varken.

bütün bu ihtimalleri ancak bir polis ailesi ve vicdanlı vatandaşlar düşünebilir. çünkü daha önce yaşamışlardır bunları... e davulun sesi malum, vurun vurun!