bugün

hayata dair umut veren detaylar

aldatılmışsındır, hem de yemeğini paylaştığın, sigaranı bölüştüğün, gecenin bir körü sevgilinin sıcak yatağıdan uyanıp üstünü örttüğün, değer bilmez, insanlıktan çıkmış itin tekiyle. telefonda öğrenmişsindir olan biteni. iki gün gözüne uyku girmez, bir lokma bir şey yememişsindir. konuşamazsın kimseyle, anlatılmaz yaşanır cinstendir çünkü yaşadıkların, her an bir üçüncü sayfa trajedisi yaşanacakmış havasında cereyan eder içinde, tüm yaşadıkların. en kötü tarafı da ağlayamazsın ne kadar çok istesende, bi ağlayabilsen bitecektir, gidecektir içindeki tüm sıkıntı ama nedendir bilinmez bir türlü çıkmaz gözünden yaşlar, orta birikir birikir içine akar. üçüncü gün dayanılmaz hale gelmiştir herşey. gecenin bir körü döne döne uyuyamadığın yataktan fırlarsın birden, iki çift söz söylemek için sana bunları yaşatanlara. saat henüz sabahın ilk ışıklarına ulaşmadığından, küçük kasabanın büyük camisinin altındaki otobüs yazıhanesi kapı duvardır. tüm kasaba uyumaktadır horul horul sana inat. oraya gidersin olmaz buraya gidersin olmaz, vakit geçmez birtürlü. dolandığın her yerden görünen o kocaman cami devamlı gözüne takılır her volta dönüşlerinde. en nihayetinde içeri girersin kendine göre küçük olan kapısından. bomboş, kocaman, yalnızlık ve huzurdur seni kucaklayan. yığılırsın üç beş adım sonra, çünkü dayanacak güç kalmamıştır bünyede. susarsın susarsın uzunca susarsın ve sadece dinlersin içindeki kendini. dua etmeye başlarsın sonra, ağlayabilmeyi istersin, birileri tarafından karşılık beklemeden mutlu edilmeyi dilersin, insanlığı sorgularsın, aranızda kimse yoktur. ayağa kalkarsınız yavaşca, bir damla gözyaşı süzülüp yere düşer siz doğrulurken. daha sonra dışarı çıkıp bilet aldığınız muavinle konuşurken kekelememenizi sağlamıştır bu bir damla. otobüs gelmiş ve siz koltuğunuzu bulup oturmuşsunuzdur beş saatlik yolculuğun size günlerce sürmüş gibi geleceği yolculuğunuza başlamak için. sonra yanınıza bir adam gelir söylene söylene, selam verir size almazsınız yol boyu bi de onunla konuşmamak için. discman in kulaklıklarını takarsınız. kulağınızda can kırıkları albümü yankılanır, şebnem ferah söyledikçe siz daha bi kötü olursunuz. eziyettir bir bakıma bu ama kendinizi hissetmenizi sağlar, bi taraftan da yaşadıklarınızı yaşatır tekrar tekrar. küçük şehirler arası yolculuk yapan otobüsünüz yine saçma sapan bir yerde durmuş ve mola vermiştir. yanınızdaki adam kalkar gider işemek için. yine söylenip söylenmediğini duymamışsınızdır bu sefer. sonra geri gelmiştir elinde simitlerle. tekrar oturmuştur yerine ve elindeki bir simiti size doğru uzatır. siz yarım suratla geri çevirirsiniz bu teklifi. sonra bişeyler söylemeye başlar , mecburen çıkarırsınız kulaklığınızı. -al evladım der yaşlı amca, sonra patlatır belki de onun için anlamsız olan cümleyi; -insanlık öldü mü? bi simitten ne çıkar? siz buruk bir şekilde kabul eder ve teşekkür ederek cama doğru dönersiniz iyice. çünkü gözünüzde biriken yaşlar bir bir dökülmeye başlar, yolbitene kadar hiç durmadan dökülürler, hıçkırmamak için, burun çekmemek için zor tutarsınız kendinizi. huzurdur o yolculuk artık ve gözyaşlarıdır. bir de umuttur, yakarışlarınızın karşılığını aldığınız için.