bugün

yaşasın kahramansızlık

Küçükken genelde hepimiz masallar, hikâyeler dinlemiş bunlarla büyümüşüzdür ya... O masalları hatırlayalım. Muhakkak kötüleri yenen, acıları bitiren kahramanlarımız olurdu hatırladınız mı? Öyle ki bazen beyaz atının üzerinde bazen fakir bir aileden yoksul bir çocuktu o; ama nasıl olursa olsun masalın sonunda bir anda gelip tüm yanlışları düzeltip, buraya dikkat bizi kurtarırdı. Kim? Kahraman. Yani “bir” kişi. Evet, bir kahraman gelir ve çekilen bütün sıkıntılara, acıya son verirdi. Ve masalların sonu belliydi: büyük mutluluklar…
Evet küçüktük ve masallara inanırdık. Etrafımıza böyle bakar çocukluğun verdiği dünya görüşümüzle etrafımızdan o kahramanlara örnekler bulurduk. Ta ki büyüyene kadar... Ne zaman ki büyüdük ( Büyümeyi hakiki anlamda kullanıyorum) masaların farkına vardık. işler bize anlatılanlar kadar kolay olmuyacaktı. Bir kişinin gelmesi, bir savaşla tüm düşmanların yenilmesi, bir çırpıda sorunların çözülmesi ve en önemlisi de böyle bir düşünce yapısının yanlışlığını anlamadık mı? Çünkü büyümek demek bir anlamda sonuç ne olursa olsun, her halükarda, gerçekleri olduğu gibi kabul etmek değil midir?