bugün

tayfun talipoğlu

vefatı sırasında hiç bilmediğim bir şiirini öğrenmiş oldum, ve beni derinden etkiledi.

"Daha okulda başlamıyor muyuz ertelemeye yaşamı? Hep yarına yatırım, bu günü sonra. Yaşamacasına... işe gireyim, sonra... Evleneyim, sonra... Çocuklar büyüsün, sonra... Emekli olayım, sonra... Sonra... Sonra... Sonra..."
"Hiç gerçekleşmeyecek ideallere, yaşanmamış sevgilere üzülürüm... Bu yüzden, korkarım yaşamı ertelemekten. Ne yapılması, ne söylenmesi gerekiyorsa, söylenmeli, yapılmalı. Seviyorsanız, sevdiğinizi bugün söyleyin. Sevdanızı bugün yaşayın. işinizde yapılacak ne varsa bir an önce yapın. Yarın çok geç olabilir... Bir anda bitebilir her şey. Yaşamak için acele edin bence."

sevdiğin insana bunu anlatamamak, ifade edememek gerçekten çok zor. sıradan insanlar hayatın akışına kendilerini o kadar kaptırmışlar ki, sevmeyi, kendisini sevenleri, kendisine değer verenleri sürekli arkaplana atmaktalar. sanıyoruz ki sonsuza kadar yaşayacağız. şu an sorumluluklarımıza odaklanmalı ve onların bitmesi için uğraşmalıyız. "bizi sevenler, eğer gerçekten bizi seviyorlarsa, bu sorumluluklarımızın farkına varmalı ve sırada bekleyip bizi rahatsız etmemeli" diye düşünüyoruz. sevgilerinin sonsuza kadar süreceğini varsayıyoruz, varoşlarının da sonsuza kadar süreceğini, hiç yaşlanmayacaklarını, hiç yokolmayacaklarını varsayıyoruz.
varsayarak yaşıyoruz. zannederek. bizi sevenleri kırmaktan çekinmiyoruz. "gerçekten seviyorsa" nasılsa geri döner, öncelikli önümüzdeki sorunları çözmeye odaklanmalıyız.

ancak bu varsayımlarının ne kadar yanlış olduğunu, Tayfun Talipoğlu yine şiirinde ifade etmiş:

"Kısa yaşanmışlıklar, yaşanmamışlıklardan daha iyidir. Geriye dönüp baktığınızda keşkeler çoğunlukta olmasın. Uzun vadeli hedefler için bile bugünden harekete geçmeli. Yarınlar çok uzakta olabilir."
"Bu sürecin başında, ortasında, yaşam her an sona erebilir. Sonrası olmayabilir. Fedakârlıklar güzel ama unutmayalım: Herkes kendi hayatını yaşar... Ertelenen sevdaların bedelini ödemiyor yaşam."