bugün

hayatını tiyatro yapan insan

Vakit onu elinin değdiği yapraklardan kozasına sürüklemişti adeta.

Ağacın önceden planladığı en yüksek yerine ulaşmak bir yere kalsın, güneşin bir daha belki asla değmeyeceği bir kavuğuna kuytulandı. Belki de herkes kelebek olmak için yaratılmamıştı?

Bir rol misali oynadığı hayatı eline alelacele tutuşturulmuş skeçten ibaretti sanki. Atılan adımların onu kendinden daha da uzaklaştırdığı belliydi. Birden yutkundu, sahnenin tüm nesneleri yakasına yapışıp onu boğmak ister gibiydi.

Seyirciler çoktan müdahaleye gerek duymaksızın olan biteni izlemeyi seçmişlerdi. Her biri duygusuz bir ruh olarak ve özenerek girmişti hayat tiyatrosuna. Perdeler açılalı 27 sene olmuş ve koltuklardaki yüzlerden aynı kalan tek bir kişi bile kalmamıştı.

"Belki de rolüme iyi çalışamadım" diye mırıldandı içinden.

"Belki de anlayamadım onu?"

"Lanet olsun, elimde tuttuğum şeyi önceden okumaya bile yeltenmedim ki ben! "

Acaba her hareketi yeni bir hata olmaya mı lanetliydi?

Kalbinin çengellendiği o kişiye arkasını dönüp gitmesi, üzerinde oluşan derin çatlağın her adımda daha da uzamasına neden olması demekti. Oysa soğuk kış günlerinin sıcak battaniyeler ardında korkusuzca savrulduğu, sabah kahvaltılarının dilendiğince uzayıp gittiği, amansız zamanların gönül çemberini sızlatmadığı geçmiş şimdi soğuk yüzünü gösteriyordu.

ve ışıklar kapandı...