bugün

uzaklara gitmek

insan garip varlık azizim. hücreleri göz önüne alındığında hayvan kategorisinde yer alır. ancak hayvanların en temel özelliği olan "kanaat etme" güdüsüne sahip değildir ne yazık ki. insan hep elinde olmayanı ister. fakirdir araba ister. kazanır, araba alır, en iyisini ister. kazanır, onu da alır, uçak ister. çalar çırpar, onu da alır, kuş olmak ister. olamaz, ölür. insan hep elinde olmayanı ister. elinde olanlarla yetinebilme yetenekleriyle donatılmamıştır. esasında işin sırrı olin'de falan değildir. beyinde biter. düşünme yeteneği ile övünür insan. "beni hayvanlardan ayıran şey düşünebilmem ve düşündüklerimi aktarabilmem." der. zekasıyla övünür, düşünebilmesiyle övünür. bir aslan düşünmez. içgüdüsel olarak avını yakalar, öldürür ve yer. sonra ev bellediği yere geri döner. insan yetinmez. düşünür hep. "ulan biraz da şundan olsa, biraz da bundan..." elde ettikçe açlığı artar insanın, elde edemediklerine.. dertler derya olur insanın dünyasında. tek sebebi vardır aslında bunun; "düşünmek". küçücük bir problemi zihninde canlandırır, evirir, çevirir büyük bir yumak haline getirir. sonra kendisi de çözemez. kaçacak delik arar. hep kaçma isteği duyabilecek kadar korkaktır insan. bu korkaklığa iten de kendisini diğer hayvanlardan ayıran o nadide özelliği, "düşünmek".

küçüklükten beri sorardım kendime; "bu bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin bahçesinde neden bir düşünen adam heykeli var?" diye. cevap basitmiş esasında; "düşünmekten giriyor insanlar oraya". son zamanlarda insanların toptan kafayı üşütmesi neticesinde "hayvan psikolojisi" kavramı çıktı gerçi ama halen inanmam bir kedinin depresyona girdiğine. düşünmüyor ki hayvan. düşünse sen olurdu, ben olurdu. düşünmüyor ki halen kedi o. reflekslerini kullanıyor kaçarken. kaçarken bile uzaklaşmıyor kendi muhitinden. oysa sen öyle misin? ya da ben? en küçük problemde binbir tilki cirit atıyor zihnimizde. "şöyleydi, böyle oldu. aha sıçtık böyle olacak.".. küçücük bir kar tanesinden çığ yaratıyoruz beynimizde. sonra da kendi yarattığımız çığdan kaçmaya çalışıyoruz var gücümüzle.

uzaklara gitmek istiyoruz, çok uzaklara... peki gerçekten de kurtulabilecek miyiz o çığdan? dünyanın bir ucuna gitsek de yırtabilecek miyiz paçayı? asla. o çığ zaten seninle. işte o çığ yıkılıyor gün be gün yararlı fikirlerin üzerine. örtüyor bütün yaratıcı kısımları. sonra sen alıyorsun soluğu o düşünen adam heykelinin yanında. uzaklara gitmek değil çare. gerekli olan sürmek o düşünceleri bilinmeyen yerlere...