bugün

minibuste yasanan dumur olaylar

arnavutköy'de * oturan akrabaları ziyarete gitmek için amcaoglu ile bilrikte minibüs beklemeye başlamıştık ki yaklaşık 1 saate yakın sürdü bu. zaten geç kalmışştık, iyice geç kaldık. en nihayetinde çıkageldi bir minibüs. biraz ilerlemiştik ki arkadan başka bir arnavutköy minibüsü bizim aracın şoförün yanına gelip bir şeyler söyledi. tek duydugum bizim şöförün sen önden seri git ben arkadan yavaş yavaş geliyorum sözüydü. sikermisin sabaha bırakır mısın? hiç bi şey yapamazsın laf etsen al paranı siktir git diyecek bir anlayışa sahip bizim minibüsçülerimiz. ayrıca kapının hemen yanında ne işe yaradığını bilmediğim bi balta sapı var. sesimizi çıkarmadık tabi, zaten 1 saat sürecek olan yolu iki saatte anca gidebildik. akşam yemeği için gittiğimiz yere neredeyse gece yarısı vardık.

neyse yemekler yendi, hoş sohbet. ve ayrılma vakti geldi. ve yine minibüs. en azından dönüşte bi sürpriz olmasın di mi? duraga geldik. bu kez iki minibüs birden kalkmak üzere. beklemeyecegiz diye seviniyoruz içimizden. tercihi öndeki minibüsten yana kullandık. ne bilirdik ki arkadakinin daha önce gidecegini. bilemezdik tabi, minibüsün rotunun da yolda kırılacağını ve eve kelle koltukta gidecegimizi. ve de şoförümüzün inanılmaz bir sahiplenmeyle bizi arkadaşının aracına aktarmayıp sizi sağ salim götürecegim bana güvenin demesi ve bizim de bu iç burkan duygu dolu konuşmadan sonra oturdugumuz yere mıhlanmış gibi sesimizi çıkarmadan karanlık bir yolculuğa evet dieycegimizi de önceden kestiremezdik. yolda minibüs habire göt atıyordu. gerekmediği sürece hic hız yapmıyordu şöför bey, ani fren tehlikeli olabilecegi icin gidiyor gitmiyor arası bir şeydik. şoförümüz bu şekilde kaç kez yolcu taşıdığını gururla anlatıyordu bizlere. inanmıştık, güvenmiştk, tecrübeliydi çünkü.
bi süre sonra sanki sigara yasağını daha önceden kendisi koymuş gibi "sigara içebilirsiniz" gibi akla ziyan bir şeyler söyleme geregi duydu. işimize gelmedi degil. gözümüz açık gitmezdi en azından. sigarımızı yakıp eski günleri yad ettik amcaogluyla. hemen önümüzdeki kadın dua ediyordu, bu arada minibüsü yeni yolcu almayı da ihmal etmiyordu şoförümüz. ama Allah var dürüsttü; ölebilirz demese de rotun kırıldığını söylüyordu. ve de her yolcu sanki şoför babasının oğluymuş gibi ölürsek beraber ölürüz gibi laflar ediyorlardı. bazı yolcular 50 milyon verip para üstünü almıyordu. Allah'ım ne oluyordu?

gelmiştik sonunda. müsait bi yerde inebilir miyiz dedik? arızadan kaynaklanıyor olsa gerek indigimiz en müsait yer bizim en müsait yere minibüs gerektirecek kadar uzak bir mesafeydi. bir minibüsü daha göze alamyıp evin yolunu tuttuk.