bugün

anıtkabire gidince ne oluyor sorunsalı

(bkz: kitap okuyorsun da n ooluyor)
(bkz: o müziği dinliyorsun da n aanlıyorsun)
(bkz: boş boş gökyüzüne bakıyor bulutları izliyorsun da)

Şu anda yüzbinlerce radyo, onbinlerce tv kanalında programlar yapılıyor,
milyon kere milyonlarca sözcük, ses, nota, görüntü bütün dünyayı çepeçevre dolanıyor,
atmosferde hemen yanıbaşında kafana, gözüne, bedenine sürtünerek dolanıyor,
hatta, bırak dünyayı, tüm evrene yayılıyorken senin evindeki/elindeki/kafandaki/aklındaki "alıcı" açık değilse şayet,
yahut -açık ama- yayın yapmakta olan o kanala ayarlanmamışsa eğer,
hiçbir şey duymayacağın, görmeyeceğin, izleyemeyeceğin, anlayamayacağın gibidir mevzu, kabaca...

"alıcın açık değilse"şayet...
"antenin o yana dönük" değilse eğer...
yahut "o dili bilmiyorsan" sevgili kardeşim...
inan bana hiçbir şey olmayacaktır, anıtkabir'e gittiğinde...

hiçbir şey anlayamayacaksın, ne yazık ki...

sana yardımcı olabilmek çabasıyla: "aç tarih kitabını, fazla değil, 1900 yılındaki "osmanlı imparatorluğu" haritasına bak önce,
sonra çevir sayfaları, bir de 1919'daki "sevr haritası"na bak...
nereleri senin iken, nereleri kalmış sana bir anla önce...
ondan sonra,
sadece 4 sene sonrasında,
ve de ne büyük yokluklar içindeyken,
nasıl bir "geriye dönüş" yaptığını,
hangi yitik toprağını hangi dünya devinin dişlerinden söküp de aldığına bir bak,
seninle ondan sonra konuşalım" demek isterdim...

kendini bu kadar büyük,
güçlü,
gelişmiş,
muktedir,
adeta bir dünya devi olarak gördüğün şu "en güçlü" halinde, anıtkabir'de yatan o büyük insanın yapmış olduklarının "kaçyüzbinde biri"ni yapabileceğini bir anla önce,
ege denizindeki 20 keçi otlayamaz bir adayı sahiplen hele bir bakalım,
sonra oturur konuşuruz seninle derdim...

velakin, muhtemelen bu söylediklerim de, sana, bir şey ifade etmeyecek olduğundan,
vazgeçtim.
hiçbir şey demedim...

o nedenle, sen hiç gitme anıtkabir'e aslanım...
bir şey anlamayacaksın nasıl olsa...

biz gideriz ama.
bedenen de gideriz; dolaşır, o özgürlük havasını koklar, o büyük insana teşekkür ederiz.

fırsat bulamamışsak şayet -ne gam?-
bulunduğumuz yerden,
köy, kent, bucak, belde, kasaba,
gönlümüzle bağlıyızdır zaten
o mekanda istirahat etmekte olan zata...