bugün

boşanma oranlarının artması

sebebi kapitalizmin getirdiği doyumsuzluk, ilişkinin yanlış anlaşılması ve yönetilmesi ve medeniyetin getirdiği ''kadının kendi ayakların üzerinde'' durabilme olgusudur.

ilişkide bir zaman sonra aşk şarkılarının söylendiği haziran akşamları, kan ter içinde sonlanan ve skorun 3-3 bittiği geceler, tüm duyguların dorukta olduğu şaşalı zamanlar yok oluyor.
bu durum beraberinde agresifliği getiriyor. yaşı kemale erse de henüz olgunlaşamamış, ne istediğini bilmeyen, ilişkiyi yanlış yöneten çiftler zamanla huzursuz olmaya başlıyor. her an ilk günkü aşkla sonsuza kadar hayat yolunda yürüyeceğini zanneden zavallı romantiklerin kaçınılmaz sonudur bu durum. hayat arkadaşlığı denen şeyin derinliğini ve önemini kavrayamamış bireyler çokça düşüyor bu tuzağa. beraber yaşlanmayı, hayat arkadaşı olmayı o anki duygularına göre imgeleyenler bir süre sonra partnerinden sıkılıyor ve bu durum huzursuzlukları beraberinde getiriyor.

bu noktadan sonra kimseye muhtaç olmama gerçeği baş gösteriyor. ekonomik hürriyete kavuşan kadın, erkeğe köle değil, hayat arkadaşı olmak gayesi güttüğünden mütevellit mutsuz olduğu için ayrılmak istiyor. şiddetli geçimsizlik sebebiyle bu duruma erkek de çoktan razı olduğu için en nihayetinde boşanma gerçekleşiyor.

önemli olan şey bir anlık heyacana göre davranmaktan ziyade uzun süre beraber olup, her şeyini bilip, onunla yaşamaya alışıp, bir ömür geçirme isteğine girebilmektir. 5-6 yıl veya daha fazla süre sevgili olduğun bir insandan illaki bıkarsın. yani bıkmaktan kastım ilk günkü heyacanını yitirirsin. ama buna rağmen onunla beraber bir ömür geçirmek istiyorsan o iş olmuştur. işte günümüzde eksik olan şey de, boşanmaların temel sebebi de bu.