bugün

topal osman

topal osman, çok ilginç bir kişiliktir. resmi ideoloji açısından bir kahraman, rejime muhalif olan kitleler için ise eli kanlı cani bir kişiliktir. bizim gibi savaş kültürüyle yoğrulmuş bir toplumda kahramanlık, koparılan kelle sayısı ile ölçülür. diğer bir deyişle savaşçı kimliği ağır basanlar omuzlara alınır. eli kalem tutan değil, silahı iyi kullananlar baş tacı edilir. bu nedenle bizim gibi at sırtında şehirleri fert etmekle övünenler için düşünce insanları pek ciddiye alınmaz. oysa tarihe asıl dönüşüm gerçekleştirenler, fikirleriyle çığır açan insanlardır.

topal osman, kurtuluş savaşında iç isyanları bastırmakla görevlendirilen sıradan bir çete reisiydi. onu farklı kılan acımasızlığıydı. taraflı tarafsız bütün kişilerin topal osman hakkındaki ortak görüşü, eğitimsiz ve alaylı olmasıydı. onun yöntemleri, isyanlar bastırmasına bastırmıştı fakat yarattığı tahribat anadoludaki kültürel ayrışmayı derinleştirmişti. insanların bilinçaltına kazınan felaketler, asla silinmeyecekti. resmi tarih yazıcıları topal osman'ın rutin dışına çıktığını kabul etmekle birlikte bu durumu temize çekmek gayreti içerisinde olmuşlardı.

topal osman'ın sonu ise ayrı bir tartışma konusuydu. Mustafa kemal'e en sert muhalefet eden 2. gruptan trabzon mebusu Ali Şükrü Bey'in ölüdürülmesi olayı sebebiyle yargılanmış, ve jandarma birlikleriyle girdiği çatışmada öldürülmüştü. birkaç yıl önce meclis kararıyla şeref madalyası verilen topal osman, vatan haini ilan edilerek kesik başı ayaklarından asılı bir şekilde meclisin önünde günlerce teşhir ediliyordu. bu cinayet ise, birçok karanlık yüzünün yanı sıra o dönemde patlak veren iktidar mücadelesinin boyutunu gözler önüne sermektedir.

maalesef yine bizler, kahraman/ vatan haini ikileminde o kadar hızlı bir şekilde taraf değiştiriyorduk ki tarih yazıcıları bile bu hıza yetişemiyorlardı. çünkü 1922'de devlet madalyasını göğsünde taşıyan topal osman, bir yıl sonra yine hain ilan edilerek ipte sallandırılıyordu. bu da bizim insaları ne kadar kolay tepelere çıkarıp indirdiğimizi gösteriyordu. bu nedenle, bütün yaşananları duygusal bir iklimde çözümlemek yerine tarihin akışı içerisinde okumak gerek.