bugün

skyfall

Hatırlarsanız bir kısmı Türkiye'de çekildiği için ülke gündemimizi bir ara fazlasıyla meşgul etmişti. Biz sinema severlerde merak ediyorduk elbet, üst düzey bir Hollywood filminde ülkemiz nasıl görünücek acaba diye. Bir Altın Yumruk istanbul'da rezilliği, bir Taken 2 daha bizi mi bekliyordu yoksa! Elbete ki o denli korkulacak, abartılacak bir durum yok ortada. Zaten filmin topu topu ilk 10 dk. lık kısmını teşkil ediyor bu sahneler. Tek koptuğum olay, Bond Kapalıçarşı'ya adım atarken fonda bi an darbuka sesi duymam oldu. ''Abi bir Hollywood filminde de Türkiye gösterildiği zaman alaturka müzik girmesin artık!'' dedim içimden. Bir anlayamadığım hususta istanbul'da başlayan motosiklet takibi Adana'da bitiyor. Neyse, haddinden fazla durdum bu Türkiye mevzuunda.

Şimdi gelelim filme. Bu film, yönetmen koltuğunda Sam Mendes olduğu için midir nedir, daha fazla Bond'un iç dünyasına, Bond'un insani taraflarına-zaaflarına yönelmiş vaziyette. Yani, en zorlu aksiyon sahnelerinde dahi poz kesen (trene atlarken ki an hariç), neredeyse manken-robot karışımı bir ajan değil burada. Haliyle bu da Skyfall'ı klasik Bond filmlerinden bir nebze ayırıyor. Elbetteki, belli altın kurallar asla bozulmamış; Bond kızı gösterme, kısada olsa sevişme sahnesi, inzivaya çekilmiş kötü adam (Dr. No göndermesi), ve günü kurtarma hikayesi... Ama şeytan ayrıntıda gizlidir misali, Mendes her sahnede bir yönetmen olarak ağırlığını hissettiriyor. Özellikle Şangay'da geçen sahnelere ve o gökdelendeki neon ışıklar altında geçen sahnelere bayıldım. Tam bir görsel ziyafet.

Ayrıca Aston Martin DB5'in (Bond'un en meşhur arabası) arz-ı endam ettiği esnada giren klasik Bond müziği beni benden aldı.

Bu filmin teşkilata eskimiş, artık misyonunu tamamlamış gözüyle bakanlarıda göstermesi, bu hususta bütün bir casusluk sistemini dahi tartışmaya açması Skyfall'ı farklı bir noktaya koyuyor. Bu noktada özellikle M.'in mahkeme salonundaki konuşmasına dikkat çekmek isterim. Buradaki sözleri hem koca bir teşkilatın, hemde filmin bütün felsefesini ortaya koyması açısından büyük önem arz ediyor.

Birazda kötü adamdan söz edelim. Adamımız Silva, MI6'in eski bir ajanı... Teşkilata ihanet ettiği için M. (Judi Dench) tarafından cezalandırılır ve kimliği açığa çıkartılır, bir nevi düşman ellere teslim edilir. Bu nedenle Silva'da M.'e karşı önlenemez bir intikam duygusu besler. işte bu intikamda Skyfall filminin ana hikayesini oluşturmakta. Silva karakteri biraz abartılı tonda resmedilmiş bir karakter. Son yılların gözde oyuncularından Javier Bardem tarafından canlandırılıyor. Sapsarı saçlarıyla ve kocaman çenesiyle dikkat çekiyor. Hafif kaçık tarafıyla bir Joker edasıda yok değil.

Daniel Craig ile ilgili ise şunu söylemek isterim. ilk Bond olarak duyurulduğu zaman yadırgamış olsamda (pekçok kişi gibi) şu anda düşüncelerim Bond rolüne fazlasıyla yakıştığı, Bond kostümünü hakkıyla giydiği yönünde. Rüştünü çoktan ispatladı desem yeridir. Zaten yapımcıların 2 Bond filmi için daha oyuncuyla anlaşmaları bunu gösteriyor.

Son tahlilde tek bir söz söyleyecek olursam eğer Skyfall, Bond muhabbetini bir kenara bırakın, sadece bir film olarak dahi iyi bir film.