bugün
- saraca silsüpüroğlu11
- özge özacar'ın memeleri12
- anın görüntüsü18
- thusneldaa11
- ups boobss nickli yazar19
- diamond tema33
- türkiyeyi mülteci kampına dönüştüren abd11
- true bir martı olsa olacaklar8
- ülkesi savaştayken başka ülkede keyif süren kansız9
- çinliler her şeyi üretebiliyor türklerin neyi var23
- evlenmeyenlerin seks yapmadan ölüp gitmesi9
- ne zaman evleneceksin diye soran akraba11
- oktay kaynarca'nın türkiyeliyim açıklaması22
- kayseri de atatürk heykeline baltalı saldırı13
- millet öğle yemeğine çıkarken yeni uyanan tipler8
- özgür özel13
- abber'ın ruh hastası olması26
- babalar günü17
- kitap okuyan erkek10
- sevgiliyle aynı evde yaşamak9
- kaka'nın eşinin boşanma gerekçesi9
- diyanetin türkleri araplara şikayet etmesi14
- sözlükteki 11 yaşında yazar olması19
- buralarda dinsiz denen bir tarzan varmış17
- ne hissediyorsun8
- larisalisa12
- steven s power law10
- gideon reid morgan jj25
- kurban eti dağıtmak mecburi mi12
- yazarların başarılı olduğu dersler11
- kendini hunharca teşhir eden liberal türk kızları12
- ismeti yazar yapan moderatör13
- memati1923'ün gelişiyle başlayan süreç13
- yatakta fırtına gibi esen erkek12
- inciden yazar nakli13
- yazın göt boyunda şort giyen kızlar9
- dünyanın en güzel kızlarının olduğu ülkeler9
- yazarlarin orgazm olurken kurduklari cumleler8
- 15 haziran 2024 macaristan isviçre maçı9
Fiks menü!
Bir filmi kaç kere daha önce hiç seyretmemiş gibi izleyebilirsiniz? Ya da şöyle sorayım: Biz Türkler, dejavu* körlüğüne mi sahibiz?
Aynı zehirli yemeğin belirli belirsiz periyotlarla önümüze servis yapıldığında sofraya balıklama atlamamızı nasıl izah edeceğiz? Tamam, tarih tekerrürden ibaret denir; ama bu kadar melun bir tekrariyet nasıl oluyor da kimseyi rahatsız etmiyor ve her seferinde sanki ilk defa düşüyormuş gibi palas pandıras iniyoruz çukurun dibine?
Şu olayları alt alta yazıp manzaraya genel açıyla bir bakmaya ne dersiniz?
- 2005 yılının sonlarına doğru, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili birtakım spekülasyonlar başladı.
- Tam bu esnada, tipik bir; azınlığın temsilcisi iktidar temalı yorumlar ve tartışmalar hızlandı. Hani şu meşhur yüzde bilmem kaç oy almasına rağmen, Mecliste bilmem kaç kişiyle temsil ediliyor muhabbeti.
- Ardından bir süredir uykuda olan PKK terörü kımıldamaya başladı...
- Terör sivil insanlara yöneldi. Sokaklarda bombalar birbirinin peşi sıra patladı...
- Ardından Adalet Bakanı na yönelik bir bombalı saldırı şans eseri atlatıldı...
- Eski Cumhurbaşkanı Demirel de sükunetini bozarak kamuoyunda görünmeye başladı.
-Cumhuriyet Gazetesi bombalandı.
-Demirel ülke gezisine çıktı ve darbe dönemlerine gönderme yaparak, erken seçim yapılsaydı, darbeler olmazdı dedi. Cümleyi tersten okumaya gerek bile duymuyorum...
-Medyada irtica haberlerinin sayısında inanılmaz bir artış grafiği gözlendi.
-Ekonomik sarsıntılar yaşanmaya başladı, döviz bir günde iki yıla eşdeğer artış gösterirken, Borsa tepetaklak indi.
-Peş peşe zam haberleri gelmeye başladı.
-Son olarak yargının en üst düzeyine silahlı saldırı yapıldı...
Demokrasi tarihimizde neredeyse her on yılda bir görülen zincirleme bir kurgu bu! Organize terör, siyasi rant, medyanın çıkar için abartılı tavrı, medyaya, entelektüellere saldırı, ekonomik kaos, politikacıların durumdan ikbal devşirme çabaları... Sonraki iki adım var ki, yazmaya elim varmıyor. Bu kadar da belleksiz bir toplum olduğumuzu düşünmek dahi istemiyorum çünkü.
Artık bu işlerde uzman hale gelmiş Mahir Kaynak ın enfes bir tespiti vardır. Der ki: Bu tür olaylarda sonuca göre değerlendirme yapmak lazım. Yani bu yapılanlar (örneğin son terör saldırısı kimin işine yaradı, kimi mağdur edecek?) ne gibi sonuçlar doğuracak?
Danıştay a yapılan bu son saldırının sonrasında yaşananlara bakacak olursak son derece net bir şekilde şunu söyleyebiliriz: Bu saldırı kesinlikle ülkenin tekrar kaotik bir ortama, toza dumana, bulanıklığa gitmesini isteyen ve istikrar düşmanı çevrelerin işi olsa gerek!
Şucu ya da bucu, organize ya da bireysel ne olursa olsun bu saldırıların bu tür bir mutlak sonuç amacıyla yapıldığını söyleyebiliriz.
Elbette nefretle lanetliyoruz. Tıpkı (yayın mantığını ve haberciliğini hiç beğenmediğim, demode bulduğum) Cumhuriyet Gazetesi ne yapılan saldırı gibi. Hiçbir gerekçe şiddeti meşrulaştıramaz. Hiçbir sebep terörü haklı gösteremez. Hele ki insan hayatına kasıt varsa; kökeninde ne olursa olsun, din, millet, ideoloji, ırk, şiddetle lanetlenmelidir. Sadece saldırganlar değil, bu işin perde arkasındaki kurgucular ve bu olaylardan rant devşirenlerin de afişe edilmesi gerekmektedir.
Son sözüm, saldırı sonrası sazı eline alıp, bir şekilde terörün amacına ulaşmasına gönüllü yardım eden demeççilerle ilgili. Elbette öfkeliyiz, herkes öfkeli. Elbette üzgünüz, herkes üzgün olmalı. Ve elbette kaygılıyız. Ancak, bu tür saldırıları, toplumun bir kesimini sindirmek, suçlamak, mağdur etmek için kullanmaya çalışmak, günlük bir rahatlama ve kâr gibi görünebilir. Ancak uzun vadede terörün ve arkasındakilerin ekmeğine yağ sürmektir...
Şunun çok açık olarak bilinmesi gerekiyor ki, Danıştay a yapılan saldırı aynı zamanda hukuk ve özgürlük mücadelesi veren başı örtülü öğretmene de yapılmıştır. Cumhuriyet Gazetesine atılan bomba aynı zamanda AKP iktidarının şahsında istikrara ve devlete atılmıştır. Zaman gösteriyor ki, bu tür tezgâhlar, kirli ve karanlık oyunlar asla bitmeyecek. Ve hiç değişmeyecek terörün ve teröristin mantığı. Ancak başta siyasiler, üst düzey yöneticiler ves medya olmak üzere bütün toplumun klasik reflekslerinden kurtulup daha serinkanlı ve daha akılcı davranması gerekiyor. Tamam, kızalım, aşağılayalım bir kesimi, suçlayalım ve belki mağdur edelim; ama ne olur başımızı ellerimizin arasına alıp da, bu filmi daha önce de izlediğimizi hatırlamak için kendimizi biraz zorlayalım. Hiç olmazsa bu sefer yemeyelim bu zehirli yemeği. Ne olur!
*DeJaVU: (Fr) Bir yeri daha önce görmüş olma veya bir olayı daha önce yaşamış olma duygusu. (TDK)
Nedim Hazar
Bir filmi kaç kere daha önce hiç seyretmemiş gibi izleyebilirsiniz? Ya da şöyle sorayım: Biz Türkler, dejavu* körlüğüne mi sahibiz?
Aynı zehirli yemeğin belirli belirsiz periyotlarla önümüze servis yapıldığında sofraya balıklama atlamamızı nasıl izah edeceğiz? Tamam, tarih tekerrürden ibaret denir; ama bu kadar melun bir tekrariyet nasıl oluyor da kimseyi rahatsız etmiyor ve her seferinde sanki ilk defa düşüyormuş gibi palas pandıras iniyoruz çukurun dibine?
Şu olayları alt alta yazıp manzaraya genel açıyla bir bakmaya ne dersiniz?
- 2005 yılının sonlarına doğru, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili birtakım spekülasyonlar başladı.
- Tam bu esnada, tipik bir; azınlığın temsilcisi iktidar temalı yorumlar ve tartışmalar hızlandı. Hani şu meşhur yüzde bilmem kaç oy almasına rağmen, Mecliste bilmem kaç kişiyle temsil ediliyor muhabbeti.
- Ardından bir süredir uykuda olan PKK terörü kımıldamaya başladı...
- Terör sivil insanlara yöneldi. Sokaklarda bombalar birbirinin peşi sıra patladı...
- Ardından Adalet Bakanı na yönelik bir bombalı saldırı şans eseri atlatıldı...
- Eski Cumhurbaşkanı Demirel de sükunetini bozarak kamuoyunda görünmeye başladı.
-Cumhuriyet Gazetesi bombalandı.
-Demirel ülke gezisine çıktı ve darbe dönemlerine gönderme yaparak, erken seçim yapılsaydı, darbeler olmazdı dedi. Cümleyi tersten okumaya gerek bile duymuyorum...
-Medyada irtica haberlerinin sayısında inanılmaz bir artış grafiği gözlendi.
-Ekonomik sarsıntılar yaşanmaya başladı, döviz bir günde iki yıla eşdeğer artış gösterirken, Borsa tepetaklak indi.
-Peş peşe zam haberleri gelmeye başladı.
-Son olarak yargının en üst düzeyine silahlı saldırı yapıldı...
Demokrasi tarihimizde neredeyse her on yılda bir görülen zincirleme bir kurgu bu! Organize terör, siyasi rant, medyanın çıkar için abartılı tavrı, medyaya, entelektüellere saldırı, ekonomik kaos, politikacıların durumdan ikbal devşirme çabaları... Sonraki iki adım var ki, yazmaya elim varmıyor. Bu kadar da belleksiz bir toplum olduğumuzu düşünmek dahi istemiyorum çünkü.
Artık bu işlerde uzman hale gelmiş Mahir Kaynak ın enfes bir tespiti vardır. Der ki: Bu tür olaylarda sonuca göre değerlendirme yapmak lazım. Yani bu yapılanlar (örneğin son terör saldırısı kimin işine yaradı, kimi mağdur edecek?) ne gibi sonuçlar doğuracak?
Danıştay a yapılan bu son saldırının sonrasında yaşananlara bakacak olursak son derece net bir şekilde şunu söyleyebiliriz: Bu saldırı kesinlikle ülkenin tekrar kaotik bir ortama, toza dumana, bulanıklığa gitmesini isteyen ve istikrar düşmanı çevrelerin işi olsa gerek!
Şucu ya da bucu, organize ya da bireysel ne olursa olsun bu saldırıların bu tür bir mutlak sonuç amacıyla yapıldığını söyleyebiliriz.
Elbette nefretle lanetliyoruz. Tıpkı (yayın mantığını ve haberciliğini hiç beğenmediğim, demode bulduğum) Cumhuriyet Gazetesi ne yapılan saldırı gibi. Hiçbir gerekçe şiddeti meşrulaştıramaz. Hiçbir sebep terörü haklı gösteremez. Hele ki insan hayatına kasıt varsa; kökeninde ne olursa olsun, din, millet, ideoloji, ırk, şiddetle lanetlenmelidir. Sadece saldırganlar değil, bu işin perde arkasındaki kurgucular ve bu olaylardan rant devşirenlerin de afişe edilmesi gerekmektedir.
Son sözüm, saldırı sonrası sazı eline alıp, bir şekilde terörün amacına ulaşmasına gönüllü yardım eden demeççilerle ilgili. Elbette öfkeliyiz, herkes öfkeli. Elbette üzgünüz, herkes üzgün olmalı. Ve elbette kaygılıyız. Ancak, bu tür saldırıları, toplumun bir kesimini sindirmek, suçlamak, mağdur etmek için kullanmaya çalışmak, günlük bir rahatlama ve kâr gibi görünebilir. Ancak uzun vadede terörün ve arkasındakilerin ekmeğine yağ sürmektir...
Şunun çok açık olarak bilinmesi gerekiyor ki, Danıştay a yapılan saldırı aynı zamanda hukuk ve özgürlük mücadelesi veren başı örtülü öğretmene de yapılmıştır. Cumhuriyet Gazetesine atılan bomba aynı zamanda AKP iktidarının şahsında istikrara ve devlete atılmıştır. Zaman gösteriyor ki, bu tür tezgâhlar, kirli ve karanlık oyunlar asla bitmeyecek. Ve hiç değişmeyecek terörün ve teröristin mantığı. Ancak başta siyasiler, üst düzey yöneticiler ves medya olmak üzere bütün toplumun klasik reflekslerinden kurtulup daha serinkanlı ve daha akılcı davranması gerekiyor. Tamam, kızalım, aşağılayalım bir kesimi, suçlayalım ve belki mağdur edelim; ama ne olur başımızı ellerimizin arasına alıp da, bu filmi daha önce de izlediğimizi hatırlamak için kendimizi biraz zorlayalım. Hiç olmazsa bu sefer yemeyelim bu zehirli yemeği. Ne olur!
*DeJaVU: (Fr) Bir yeri daha önce görmüş olma veya bir olayı daha önce yaşamış olma duygusu. (TDK)
Nedim Hazar
güncel Önemli Başlıklar