bugün

sabır mı daha kıymetlidir şükür mü

Geçen gün mutfakta domates biber patlican (evet şarkı değil ta kendisi) sınıflandırırken tepsiye bakıp düşündüm. Tepsi içindekileri ve ederlerini, bir de olası bir (Allah korusun) kıtlık zamanı ederini. Pazarda yere düşmüş bir meyve ya da sebzenin insanların ayakları altında umarsızca çarpa çarpa yuvarlanmasını.
Acaba bir kıtlık zamanında olsa idik o yerde yuvarlanan domates için insanlar bir birini ezip ölümüne kavga etmez miydi? Ya da tıraş olurken akmaya devam eden musluktaki su bir kuraklık zamanı susuzluktan canını vermek üzere olan bir bebeğin anne babası için anlamını kim hesap edebilir?
Tüm bunları düşününce o tepsi içerisindeki sebzelerin ya da boşa giden suların, çöpe giden yiyeceklerin sizce ederi nedir, kaçadır kilosu? Kağıttan ibaret bir çuval paraya değişilir mi öyle bir yokluk zamanı şimdi israf ettiklerimiz?
Susuzluktan ölseniz bir yudum serinletmeyecek, soğuktan donsanız içinizi ısıtamayacak, açlıktan bayılsanız boğazınızdan geçmeyecek ama şimdi uğruna ömrünüzü çalışarak verdiğiniz hatta savaşlarda uğruna öldüğünüz altın gümüş pırlantalara değişir misiniz bir bardak suyu?

Şükür müdür daha kıymetli olan ibadet sabır mı? diye düşünmüş zamanın alimleri yüz yıllardır. Varılan ortak sonuç zannettiğimiz gibi zora yoka hastalığa kazaya sabır değil, şükrün daha kıymetli bir ibadet olduğudur. Çünkü etrafta şükür edecek o kadar çok şey var ki bizler bunları hayat standardı olarak algılayıp yokluğuna düşmedikçe şükrünü bilememişiz.