bugün
- jose mourinho61
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı18
- icardi190521
- erkekler ne işe yarar11
- içine şeytan girse ne yaparsın10
- türkiye cidden almanyadan daha iyi8
- 2 haziran 2024 küçükçekmece de çöken bina10
- iremga10
- anın görüntüsü11
- insanı zengin hissettiren şeyler11
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi21
- magicovento17
- carlo ancelotti8
- albay kemal13
- artık yazmayacağım8
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri16
- albay kemal'in yazdıklarıni okumamak9
- iq seviyesi yükseldikçe tanrı inancının azalması9
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması18
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür18
- en çok sevişmek istediğin kimse11
- 1 haziran 2024 borussia dortmund real madrid maçı25
- arda güler10
- nihavend longa20
- true nickli yazar8
- bir erkeğe nasıl aşık oldunuz10
- en objektif siyasi parti9
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün9
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır13
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak14
- kizil kara14
- kadir mısırlıoğlu seven mhp'li sorunsalı15
- 1 metre 55 santim balonu ağzına alan kız12
- eskorta 220 bin lira gönderen adam9
- barbara palvin'in aldatılması15
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba18
- magicovento cesurluğu17
- erdoğan'ın mülteci sevdası19
- enes kanter'in cemaate 110 milyon dolar vermesi27
- beli açıp kot şort giymek10
- ahmet uğurlu8
- sözlüğün en güzel kızından aldığım iltifat11
- ağızdan çiş kokusu gelmesi15
- sağlık bakanının suriyeli rakamları12
- fenerbahçe seneye sistemi yenebilecek mi13
- galatasaray'ın en son kırmızı kart gördüğü derbi10
- dinci zekası8
- cennette ergenliğe yeni giren eşleriniz olacak9
- ben 76 yaşındayım beni tahrik ediyorsun15
sartre'nin dediği gibi özgürlüğe mahkumuz biz.
bizler belirgin bir yapı arayan yaratıklarız ve altımızda hiçbir şeyin, hiçbir temelin bulunmadığını ima eden bir özgürlük kavramı bizi korkutur.
biz kimileri kadınlar ve erkekler -hem hiç de çaresiz ve yoksul olmayan, başarılı, sağlıklı, iyi giyimli, yürürken ışıltılar saçan insanlar- ta derinliklerinde çalkantılar yaşarlar.
-seni tekrar görmek istiyorum
-sevgini istiyorum- benimle gurur duyduğunu bilmek istiyorum-
-seni sevdiğimi ve sana bunu hiç söylemediğim için ne kadar pişman olduğumu bilmeni istiyorum-
-öyle yalnızım ki-
-sağlıklı olmak yeniden genç olmak istiyorum. sevilmek, sayılmak istiyorum.-
-yaşamımın bir anlamı olsun istiyorum- umursanmak, önemsenmek, anımsanmak istiyorum.-
Ne çok özlem ne çok istek ve ne çok acı, yüzeye ne kadar yakın, dürüst bir itirafla ortaya çıkacak birkaç dakikanın derinliğinde; yazgı acısı. varoluş acısı. hep orada olan, sürekli uğuldayan acı. ulaşılması böylesine kolay acı. pek çok şey -birkaç dakikalık derin düşünce, bir sanat yapıtı, bir vaaz, kişisel bir kriz, bir kayıp- bize en derindeki isteklerimizin hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini anımsatır: genç kalmak, yaşlanmayı durdurmak, yitirdiğimiz insanların dönmesi, ebedi aşkı bulmak, anlam ve önem kazanmak, ölümsüzlüğe kavuşmak...
Yapılan meta analiz çalışmaları ve sistematik alt yapıya dayandırılabilirse her şeyin kesin bir şekilde ifade edilerek çözülebileceğine inanan freud'çu psikoanalizciler psikiyatrinin ana maddesinin çoğu kez iddia edildiği gibi bastırılmış içgüdüsel yönelişler ya da trajik bir kişisel geçmişin iyi gömülmemiş kırık dökük parçaları olduğuna inanır.
Fakat ben daima bir tür yaradılış sancısı olduğuna inanırım. varoluşun temeline doğru uzanan kökleri açığa çıkarmak için birine ne istediğini açık yüreklilikle sorduğumuzda anlatılan öykülerin her birinde aynı çığlık yankılanır: istiyorum! istiyorum!
ama yerine gelmeyen onca 'istek' onca ölüm ve acı ve hayal kırıklığı içinde insan bütün bunlarda kendisi sorumlu olacak şekilde dünyaya getirilmiştir. ve 'sorumluluk' yerine getirilip getirilmeyeceği kaygısını da beraberinde getirir. insanın kendinin farkında olduğu her an artan bu kaygıda, benlik bilincinin yol açtığı bu paradoksta tek çözüm kimileri için birleşmedir. birleşme bu bilinci bertaraf ederek kaygıyı kökünden söküp atar. aşık olan ve mutlu bir birleşme durumu yaşayan bir insan kendi benliğini düşünmez; çünkü sorgulayan yalnız ben (ve ona eşlik eden yalnızlık kaygısı) biz duygusu içinde eriyip gider. böylece insan kaygıdan kurtulur ama kendisini de yitirir.
çok dostluk ya da evlilik insanların birbirleriyle ilişki kurması ve birbirini sevmesi yerine, bir kişinin diğerini yalnızlığa karşı bir kalkan olarak kullanması nedeniyle başarısızlığa uğramıştır. l'insoutenable legerete de l'etre (bkz: var olmanın dayanılamaz hafifliği) bir kere duyduktan sonra asla unutulmayacak bu kelime grubundaki tezat ilişki, ne denli tomas'ın başa çıkabildiği kadar güçlü olmasıyla hafifleyebilecek, dayanılmaz bir acı olduğuna atfedilmiş. ve bu acı, birleşmenin gücüyle hafifleyebilecek gibi dursa da tomas'ın yerleşik hayata geçip bir çiftlik evinde birkaç yıldır hayatının sürmesinin ardından bir gün bir puba karısı ve komşularıyla eğlenmeye gittikleri bir gece(gayette siradan bir günde) sabaha karşı dönerlerken kamyonun frenlerinin tutmaması da bir tesadüf değildi
sistematik bir biçimde ele almak niyetinde olmadığım, olamadığım korkularım bilinçaltımdan kaçıp kurtulduğunda aklımın onu denetimi altında tutmak için ne derece çaresiz kaldığının bir kanıtıydı bu yazı. yine de bir şey söylemek gerekirse özetle; ancak güçlü ve kendine saygısı olan insanın bu bilinç kaygısıyla baş edebildiğini ve kaygısı yüksek olan çok konuşan ve somatik belirtiler gösteren kimi anksiyete sahibi bu kişilerin -kendi hayatını yaşama sorumluluğunu almış olanların- çoluk çocuğa karışıp düz bir hayat yaşamayı öncelikli görüşleri haline getirmeyi tercih etmek yerine, belli bir tutarlılık içinde günü birlik ilişkiler yaşadığını ve karşı cinsle olan ilişkilerinin daha tutkulu ve şehvetli olduğunu gözlemledim.
Kaygısıyla baş edebildiği kadar saygı duyar insan kendine. ve kendine saygısı olan insan kaygısıyla baş edebilir.
bizler belirgin bir yapı arayan yaratıklarız ve altımızda hiçbir şeyin, hiçbir temelin bulunmadığını ima eden bir özgürlük kavramı bizi korkutur.
biz kimileri kadınlar ve erkekler -hem hiç de çaresiz ve yoksul olmayan, başarılı, sağlıklı, iyi giyimli, yürürken ışıltılar saçan insanlar- ta derinliklerinde çalkantılar yaşarlar.
-seni tekrar görmek istiyorum
-sevgini istiyorum- benimle gurur duyduğunu bilmek istiyorum-
-seni sevdiğimi ve sana bunu hiç söylemediğim için ne kadar pişman olduğumu bilmeni istiyorum-
-öyle yalnızım ki-
-sağlıklı olmak yeniden genç olmak istiyorum. sevilmek, sayılmak istiyorum.-
-yaşamımın bir anlamı olsun istiyorum- umursanmak, önemsenmek, anımsanmak istiyorum.-
Ne çok özlem ne çok istek ve ne çok acı, yüzeye ne kadar yakın, dürüst bir itirafla ortaya çıkacak birkaç dakikanın derinliğinde; yazgı acısı. varoluş acısı. hep orada olan, sürekli uğuldayan acı. ulaşılması böylesine kolay acı. pek çok şey -birkaç dakikalık derin düşünce, bir sanat yapıtı, bir vaaz, kişisel bir kriz, bir kayıp- bize en derindeki isteklerimizin hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini anımsatır: genç kalmak, yaşlanmayı durdurmak, yitirdiğimiz insanların dönmesi, ebedi aşkı bulmak, anlam ve önem kazanmak, ölümsüzlüğe kavuşmak...
Yapılan meta analiz çalışmaları ve sistematik alt yapıya dayandırılabilirse her şeyin kesin bir şekilde ifade edilerek çözülebileceğine inanan freud'çu psikoanalizciler psikiyatrinin ana maddesinin çoğu kez iddia edildiği gibi bastırılmış içgüdüsel yönelişler ya da trajik bir kişisel geçmişin iyi gömülmemiş kırık dökük parçaları olduğuna inanır.
Fakat ben daima bir tür yaradılış sancısı olduğuna inanırım. varoluşun temeline doğru uzanan kökleri açığa çıkarmak için birine ne istediğini açık yüreklilikle sorduğumuzda anlatılan öykülerin her birinde aynı çığlık yankılanır: istiyorum! istiyorum!
ama yerine gelmeyen onca 'istek' onca ölüm ve acı ve hayal kırıklığı içinde insan bütün bunlarda kendisi sorumlu olacak şekilde dünyaya getirilmiştir. ve 'sorumluluk' yerine getirilip getirilmeyeceği kaygısını da beraberinde getirir. insanın kendinin farkında olduğu her an artan bu kaygıda, benlik bilincinin yol açtığı bu paradoksta tek çözüm kimileri için birleşmedir. birleşme bu bilinci bertaraf ederek kaygıyı kökünden söküp atar. aşık olan ve mutlu bir birleşme durumu yaşayan bir insan kendi benliğini düşünmez; çünkü sorgulayan yalnız ben (ve ona eşlik eden yalnızlık kaygısı) biz duygusu içinde eriyip gider. böylece insan kaygıdan kurtulur ama kendisini de yitirir.
çok dostluk ya da evlilik insanların birbirleriyle ilişki kurması ve birbirini sevmesi yerine, bir kişinin diğerini yalnızlığa karşı bir kalkan olarak kullanması nedeniyle başarısızlığa uğramıştır. l'insoutenable legerete de l'etre (bkz: var olmanın dayanılamaz hafifliği) bir kere duyduktan sonra asla unutulmayacak bu kelime grubundaki tezat ilişki, ne denli tomas'ın başa çıkabildiği kadar güçlü olmasıyla hafifleyebilecek, dayanılmaz bir acı olduğuna atfedilmiş. ve bu acı, birleşmenin gücüyle hafifleyebilecek gibi dursa da tomas'ın yerleşik hayata geçip bir çiftlik evinde birkaç yıldır hayatının sürmesinin ardından bir gün bir puba karısı ve komşularıyla eğlenmeye gittikleri bir gece(gayette siradan bir günde) sabaha karşı dönerlerken kamyonun frenlerinin tutmaması da bir tesadüf değildi
sistematik bir biçimde ele almak niyetinde olmadığım, olamadığım korkularım bilinçaltımdan kaçıp kurtulduğunda aklımın onu denetimi altında tutmak için ne derece çaresiz kaldığının bir kanıtıydı bu yazı. yine de bir şey söylemek gerekirse özetle; ancak güçlü ve kendine saygısı olan insanın bu bilinç kaygısıyla baş edebildiğini ve kaygısı yüksek olan çok konuşan ve somatik belirtiler gösteren kimi anksiyete sahibi bu kişilerin -kendi hayatını yaşama sorumluluğunu almış olanların- çoluk çocuğa karışıp düz bir hayat yaşamayı öncelikli görüşleri haline getirmeyi tercih etmek yerine, belli bir tutarlılık içinde günü birlik ilişkiler yaşadığını ve karşı cinsle olan ilişkilerinin daha tutkulu ve şehvetli olduğunu gözlemledim.
Kaygısıyla baş edebildiği kadar saygı duyar insan kendine. ve kendine saygısı olan insan kaygısıyla baş edebilir.
güncel Önemli Başlıklar