bugün

hoş çocuk

genç adam gaza yüklenmeye başladığında vites 4teydi. 2000 devirde artırması gereken vitesin 4000 devire kadar gelmesini bekledi. o sırada haliyle motorun gürültüsü de kulak tırmalıyordu. sonra birden vitesi artırdı, kız önce bir öne geldi, tekrar gaza bastığında ise koltuğa yapıştı. 

arabanın hızı yüz elliyi geçtiğinde kız bunun bu araba için normal olduğunu düşünmeye çalışıyordu. ama o sırada elleri çoktan emniyet kemerine uzanmış ve yüz yetmişe geldiğinde artık korkmaya başlamıştı. 
'biraz yavaşlar mısınız? bu kadar hızlı gitmenize gerçekten gerek yok'

kızın gözlerindeki korkuyu gören adam 'pek alışık değilsiniz sanırım'

'alışmak mı, daha önce bu kadar hızlı giden bir şeye binmemiştim ben!'

genç adam ilk defa yüzünü ona doğru dönüp, gülümseyerek. 'bu benim için bir alışkanlık halini aldı, uzun zamandır arabayı neredeyse hiç yavaş kullanmadım.' dedi.  tekrar önüne döndüğünde ise, kız onun dudaklarına bakarken buldu kendini ve alnına düşen siyah saçlarına ve sakallarına ve mavi gözlerine. gülümsediğinde kendini birden ona yakın mı hissetmişti? hoş bir çocuk muydu? hoş ne aptalca bir kelime! bu kelimeden nefret ediyordu. ona kalırsa bu kızların ikiyüzlülüğünü yansıtıyordu. hoş özel bir durumdan ziyade genel anlamda durumun ya da çocuğun belli bir çıtanın üstünde olduğunu ifade ederdi. oysa yeni tanıdığın birinin hoş olup olmamasının değil, sadece sana verdiği ilk izlenimde yakışıklı olup olmadığının kararını verebilirdin. kızlar o yakışıklı çocuğa hoş diyerek onun aynı zamanda kibar nazik cesur bilgili kültürü eğlenceli biri olduğuna kanaat getirebildikleri gibi, diğer yandan ona bakış atan çirkin birini görseler, sırf çirkin diye, yine aynı şekilde onun bir azman olduğuna kanaat getirebilecek kadar yüzeysel; ama bir o kadar da bunu örtbas etmek için özellikle hoş kelimesini kullanacak kadar ikiyüzlüydüler...