bugün

orman

küçükken ormanların içinde kaybolmayı çok severdim. o sonu bucağı gözükmeyen yeşil ve yükselen ağaçlar,
gittikçe yükselen dağlara tırmanmak veya sonrasında büyük bir hızla -elime aldığım iki sopayla dengemi sağlayarak- aşağı inmek hayatla dans etmenin ta kendisiydi benim için. her seferinde iki-üç adım sonrasını düşünür, sağlı sollu ilerleyerek zirveye varmanın tek yolunun yüksekliği takip etmek olduğunu bilir ve dağlara düz yolda yürür gibi çıkardım. tüm bu manevralar, kondisyon ayarlamaları ve seçenekler (çalılıkların arasında mı yoksa dik kayalıklardan mı gibi seçenekler) hayatın basit bir minyatür haliydi.
ve hepimizin bu hayatta başarılı olduğumuzu görmeye ihtiyacı vardı.