bugün

sylvia plath

kendisine shakespeare okuyup, aşkla sevişen ted'in sonra nasıl bir orospu çocukluğuyla evine gelen misafirle bile sylvia'yı aldattığını,sürekli ondan şiirler yazmasını isteyip baskı kurduğunu, ama hala sylvia'nın ondan asla ayrılmadığı ve ted'in de onu terk etmemesini istediğini,ekseriyette bir de ondan 2 çocuk yapıp hala mutlu olmak istemesini ancak ve ancak manik depresife ve 9 yasında kaybettiği babasının eksikliğine koyabiliriz. hayatında 3 defa intihar girişiminde bulunmuş, mükemmeliyetçi bir ailede büyüyüp, cambridge gibi bir üniversiteden mezun olduktan sonra,aslında her zaman o rüyasında gördüğü diğer yarısını aradığını ve mutlu bir aileye sahip olmak isterken; aşkın,saplantının ve depresyonun pençesinden kurtulamayan bir kadın.kocasının sadakatsızlıgını bile kendi keybetme korkularına baglayıp, bir şeyden çok korkarsanız, onun gerçekleşmesini sağlarsınız diyip, bundan bile suçluluk duyan birisi.düşünüyorum da sylvia plath acaba envai çeşit antidepresanları kullansaydı günümüzde, yine de intihar eder miydi?
derin hüzünler ve mutsuzluklar yaşayan insanların nasıl hayata baglandığını ve ölmeyi dilemeklerini ya da girişimde bulunmadıklarını merak ediyorum. sylvia dayanamadı ve ölümü seçti.
bir çok hisseden gibi.