bugün

hayatın bir oyun olması

su götürmez gerçektir.

insan önce bebektir, ne yaptığını bilmez altına sıçar, işer, olur olmadık yerde ağlar ve hiç kimse bebekliğini hatırlamaz.

çocuk olur, sonra gidip bir kıza, ya da erkeğe aşık olur, onu düşler, hatta bazen dersleri boşlar. akşamlara kadar dışarılarda top oynar (gerçi artık böyle çocuklar pek kalmadı) eve geç gider, annesinden babasından dayak yer.

büyür bu çocuk, ergen (ya da genç) olur hayatın anlamını biraz daha kavramaya başlar, yine aşık olur, yine onu düşler, onunla hayaller kurar, onunla mesajlaşır vesaire vesaire.. ileride pişman olacağı şeyler yapar, ama ergendir o yapar, kızmayın. kavga da eder, eve kanlar için de de gelir ama geleceğini pek siklemez.

yetişkin olur artık, gençliğini hatırlayıp "ulan ne salakmışım" der, geçmişinde yaptığı bütüüün şeyler için. e iyi de bu adam yetişkinliğine kadar salak mıydı sanki?

yaşlanır, emekli parasını yemeye başlar, ya da pardon ya burası türkiye'ydi değil mi? o zaman şöyle söyleyeyim; borçlarını azar azar ödemeye çalışıp, git gide yaşlanır.

e iyi de bunun nesi hayat be kardeşim? bu bildiğin oyun.. hayat bize hep "güzeldir" diye anlatılmadı mı? hee bu arada adama ne olduğunu söyleyeyim mi?

adam öldü!

adam yalnız başına geberip gitti, tabutunu 1 imam ve yoldan para karşılığı tutulan 3 kişi taşıdım. toprağını kazmaya üşendiler! imam; "merhumu nasıl bilirdiniz" demek istemiyordu sanki, ama dedi işte, arkadaki 3 herif ise "iyi bilirdik iyi" deyip arkalarını dönüp gittiler. mezar taşında ismi yazılı ama hafif silinmiş gibi duruyor. a harfi tam belli değil..
güncel Önemli Başlıklar